Haftalardır yazılarımda dile getirdiğim başıboş köpek sorunu üzerinden, kamusal alanın tanımı ve bazı insanlarda görülen kahramanlık eksikliği üzerine bir şeyler söylemek istiyorum. Bu konular başıboş köpek sorununa özel değil, toplumsal olaylarda karşılaştığımız birçok absürt durumun kaynağı olan; sınırsız ve sınıfsız bir cehaletin, akıldışılığın ve romantikliği sonuçlarını irdeliyoruz aslında.
Büyük cehalet ve romantizm akımı karşısında, en baştan anlatmaya başlamak lazım. Bir arada yaşamanın belli kuralları, kaideleri ve bir kültürü vardır. Apartmanlarda bir arada yaşamaktan, trafik kuralları ve kültürüne kadar kamusal alanın her köşesi için geçerlidir.
Hepsinin temelinden Kamusal Alan fikri yatar. Her bir vatandaş, kamusal alanda hem bir temsil hem söz hem de sorumluluk sahibidir. Yalnızca yetki ve hak değil, bunlarla birlikte sorumluluk da vardır.
Bir arada yaşama kültürünü baltalamayacak davranışlar zorunludur. Bu zorunluluklar örfi ve kültürel olabileceği gibi yasal zorunluklar olarak da kendisini gösterir.
Çöpünü sokak ortasına dökemezsin, sokaklarda bağıra çağıra gezemezsin, komşunun evine giren güneşi kapatacak şekilde bina inşa etmemelisin veya emniyet şeridini gereksiz ve yetkisiz kullanamazsın, başkasının yaşam hakkını ve huzurunu gasp edemezsin. Her insanın huzurlu ve güven içinde yaşama hakkı vardır.
Köpek evcil bir hayvandır, yaban hayatında köpek(domestik) diye bir canlı yoktur. Sokak köpeklerinin sahibi yok. Fare gibi zararlı ve istilacı bir canlı türüdür. Varlıklarından insanların sorumlu olduğu bir fenomendir. Bu durum köpeklerin suçu olmasa da sokak köpeklerinin varlığı; mala, cana, toplum sağlığına ve yaban hayatına zarar vermektedir. Son tahlilde sokaklarda başıboş hayvan sürülerinin varlığı kabul edilemez bir durumdur.
Sokaklar kamusal alanlar olarak, bilinç, sorumluluk ve hak sahibi olan insanlarından, çevre vergisini ödeyen, vatandaşlık hak ve ödevlerini yerine getirenlerindir. Başıboş köpek sorunundan daha kötüsü, hiçbir hukuki norm ve geleneğe dayanmadan, cehalet ve romantizm ile zehirlenmiş, sokakta başıboş köpeklerin var olabileceğini iddia eden insanların varlığıdır. Mağduriyetini dile getiren insanlara küfür ve hakaret eden, sen öl diyen insanlar var. Saldırıya uğrayan çocuğun ailesine dava açıp mahkemeleri oyalayan, insan evlatlarına başıboş çocuk diyen insanlar var. Okul yollarında ve çocuk parklarında başıboş köpekleri besleyerek mayınlar döşeyen insanlar var. En insaflıları; köpeklerin dilini öğrenin, köpekten izin almayı öğrenin, ağaç olun, azıcık ısırsa ne olur, çocuklarınıza kaçmamayı öğretin falan diyor. Tam bir akıl tutulması. Sokağımda sürekli silahlı çatışma oluyor, hayati tehlikem var diyene, çelik yelek giy deniliyor.
Milat öncesi Roma Hukukunda bile sahipli köpeğin kamusal alandaki durumu, başka bir insanın canına ve malına zarar vermesi durumunda neler yapılacağı hakkında yasal düzenlemeler mevcut. Hatta sirk hayvanları, besi hayvanları ve arı sahipleri için hukuki normlar belirlenmiş iken günümüzde; absürt, akıldışı ve cahillik ile harmanlanmış yıkıcı fikirlere karşı en temel hukuki haklarımızı savunmak ve ispat etmek zorunda kalıyoruz.
Yazının başında da söylediğim gibi bu durum sokak köpekleri meselesinin ötesinde. Haftaya başıboşluğu savunan insanların temel sorunu olan kahramanlık eksikliğinden bahsederek devam edeceğiz.
Esen kalın...