Pozitivizme göre bilim tek geçerli ve güvenilir bilgi kaynağıdır. Bu bakış açısı doğa bilimlerinde şimdiye kadar çalışmış ve insanlığın bilimsel ve teknolojik başarılarının da önünü açmıştır. Sosyal bilimlerde ise ne kadar sağlıklı çalıştığı ve kendi ilkeleri içerisinde yol alabildiği tartışmalıdır.
İdeolojik yaklaşımların; sosyete, akademi ve sanat çevrelerinde kurmuş olduğu kültürel iktidarlar, bilimsel yöntemin aksine, bilimsel yöntemi yok sayan kabulleri benimsetebilmişlerdir. Fizik gibi doğa bilimlerinde yasalarının belirlenmesi, nedenselliğin net oluşu sayesinde tartışmaya mahal vermezken, sosyal bilimler alanında bilgi üretimi siyasal, sosyal ve ekonomik olayların etkisi altında kalabilmektedir.
Bilgi çok farklı kaynaklardan elde edilebilir. Gündelik yaşama ait bilgiler, kutsal metinlere dayalı bilgiler, sanat bilgisi ve felsefi bilgiler, bilimsel yönteme dayalı kanıt bulma gereği duymazlar. Bilimsel bilgi ise tüm bunlardan farklı olarak, bilimsel araştırma, yöntem ve teknikleri ile elde edilerek bulunan bilgidir. Bilimsel bilgi, araştırmacının öznel değerlerinden bağımsız, olgusal, mantıklı, sistemli, tutarlı ve yanlışlanabilir bir bilgidir.
Bilimsel yöntem, araştırma esnasında olguların nasıl ele alınacağını, nasıl çözümlenip yorumlanacağını belirleyen kurallar bütünüdür. Bu noktada, sosyal bilimler, doğa bilimlerinden farklı olarak, pozitivist sosyal bilimler anlayışı yanında, yorumlayıcı ve eleştirel sosyal bilimler anlayışları gibi farklı anlayışlar da vardır fakat bilimsel araştırmanın aşamaları hepsinde aynıdır.
Araştırma konusu seçilir, araştırma problemi oluşturulur, uygun çalışma yöntemi seçilir, araştırma evreni içerisinde örneklem belirlenir, ölçüm aracı geliştirilir, veriler toplanır ve analiz edilerek yorumlamaya hazır hale getirilir. Araştırmada elde edilen bulgular yorumlanarak, araştırma raporu hazırlanır. Elde edilen bilgiler, daha önce yapılan çalışmalar ile bütünleştirilerek bilimsel bilgi birikimine katkı sağlanır.
Araştırmacının öznel değerlerinden bağımsız olması ilkesi başta olmak üzere, tüm bu süreçler iyi niyetli beklentilerden ibaret kalabilmektedir. Tarih, antropoloji ve sosyoloji gibi sosyal, siyasal ve ekonomik tartışmalar ve yaklaşımlar ile iç içe geçme potansiyeli bulunan disiplinler için bilimsel yöntem etiketten ibaret kalabilmektedir.
Örnek verecek olursak, sosyoloji literatürü içerisinde en dogmatik ve bilim dışı görüşler Karl Marx ve onun takipçileri tarafından ortaya konulmuştur. Tüm bu yöntem tartışmaları içerisinde, en anlamsız tarafı temsil ederler. Elde ettikleri kültürel üstünlük sayesinde, uzun yıllar boyunca sanat ve akademi çevrelerini esir almayı başarabilmişlerdir. Bunun yanından, dini, etnik veya farklı ideolojik yaklaşımlar da kendi dogmatik fikirlerine dayanan bilim dışı ve öznel yaklaşımlarını sosyal bilimler disiplinlerine doldurmayı başarabilmişlerdir.
Bu durum bize, sosyal bilimlerin öznel, yanlışlanabilir ve tutarlı olma vasıflarını kolaylıkla kaybedebildiklerini göstermektedir.
Esen kalın…