Önceki yazımızda köpek türüne dair ufak bir bilgi zemini oluşturmak istedim. Bu bilgiler ışığında köpeklerin doğal yaşam alanlarının neresi olduğu ve insanoğlu ile ilişkisi nesnel zeminde incelemeye çalışacağım.
Özellikle ülkemizde, başka birçok konuda olduğu gibi bu konuda da arabesk, romantik ve duygusal yaklaşımlar ile akılcı, bilimsel ve gerçekten vicdani yaklaşımın ne olacağı hususunda sağlıklı bir tartışma yürütmek mümkün değil. Muhatabınız ne kadar subjektif ve romantik olduğunun farkında bile olamayabiliyor. Özellikle toplum sağlığını ve güvenliği ilgilendiren konularda, kişilerin şahsi duyguları, vicdani yargıları ile değil, insan olarak en akli ve merhametli yolu bulup, genel geçer bilimsel yargılar ile sorunlarımızı çözmemiz gerekmektedir.
Başıboş Köpek Sorunu ile ilgilenirken, duygulanım bozukluğu yaşayan, eksikliklerini gereksiz vicdani yüklere dönüştürmüş birçok garip insan ile muhatap olunabiliyor. Bunun yanında samimi ama bilgi eksikliği ile olaya yaklaşan, mama lobisinin propagandasına aldanmış insanlar da zaman içerisinde soruna farklı açılardan bakabilecek duruma gelebiliyor. Yıllardır sürdürülen sözde hayvansever propagandanın normalleştirmiş olduğu absürt ve zararlı birçok uygulamanın insanlar tarafından fark edilmesi ve bu konuda bilinçlenme süreci zaman alabiliyor.
Özellikle sosyal medya ortamlarında, farklı gruptaki insanların, başıboş köpek sorunu ile alakalı çok garip paylaşımlarını görebiliyoruz. Bunlardan iki tanesini ele alacağım.
1-Sokakta yaşayan köpeklerin doğal yaşam alanlarına şehirler kurduğumuz için, onların sokaklarda kalmalarına göz yummamız gerektiği iddiası.
İlk önce belirmeliyim ki biz köpeklerin doğal yaşam alanlarını işgal etmedik. Önceki yazımda köpeklerin kökeninden bahsederken de belirttiğim gibi, biz onları evcilleştirip türleştirmeden önce doğada, yaban hayatında kendi kendine yaşayan köpekler yoktu. Kurt, ayı, geyik veya sincap gibi yaban hayatından kendiliğinden yaşayan veya soyu tükenmiş köpek cinsi yoktur. Ataları sayılabilecek kurt türleri hala varlıklarını yaban hayatında devam ettirmektedirler ve birçok hayvan gibi insanoğlunun etkisi ile yaşamları her gün daha da zorlaşmaktadır.
Güzel şehrimiz Seydişehir kurulmadan önce, burası bomboş bir mera iken muhtemelen yüzlerce çeşit yaban hayvanı yaşamaktaydı, fakat köpek sürüleri, köpek bireyler, paticikler, hiçbirisi yoktu. İnsanoğlu ile var oldular, çoğaldılar ve insanoğlunun yüzünden başıboş kalarak, hiç de uygun olmadıkları, hastalık ve ıstırap içinde yaşadıkları sokaklarda başıboş kaldılar.
Ayrıca sanılanın aksine yeryüzünün yüzölçümü ile kıyaslandığı zaman şehirlerimiz hala çok ufak bir alanı kaplamaktadır. Fakat tarımsal, endüstriyel faaliyetlerimiz ile çevreye verdiğimiz zararlar göz önüne alındığında, her gün yaban hayatını daha fazla taciz ve işgal ettiğimiz bir gerçektir. Köpekler de yaban hayatını taciz ve işgal unsurlarımızdan birisidir. Başıboş kalıp çoğalmalarına göz yumduğumuz başıboş köpekler, şehre yakın kırsal alanlar, kent ormanları ve sahil bölgelerinde yaban hayatını tehdit etmektedir. Saldırıya uğrayan caretta carettaların, ceylan veya karacaların haberleri sürekli önümüzde gelmektedir. Toplum sağlığı ve güvenliğinin yanında, besi ve evcil hayvanlarımızın refahından ve yaban hayatının korunmasından da sorumluyuz.
Köpeklerin başıboş olması demek hem toplum sağlığı ve güvenliğine karşı, hem de hayvan refahına karşı bir unsurdur. Aynı zamanda yaban hayatının korunmasının önünde de büyük bir engeldir.
2- Sokağın Köpeği olur iddiası.
Sokak köpeği olamaz. Sokak çocuğu olmayacağı gibi. Sokaklar bir evcil hayvanın sorumluluğunu alamaz, ona sahip çıkamaz. Köpek, sahibi ile yaşayan, doğal yaşam alanı sahibinin evi veya bahçesi olan bir hayvandır. Tüm uygar ülkelerde evcil hayvanların sahiplenilmesi, çoğaltılması, sağlığı ve refahı kanunlar ile korunur. Bizim ülkemizde de köpeklerin sokakta kalmasını temin etmek için kanun yapılmış ne yazık. Köpekler suçlu olamazlar, iradeleri yoktur, sağlıklarını ve davranışlarını kontrol edemezler. Yaban hayatından insan kaynakları olmadan kendi kendilerine yaşayamazlar. Yani sahibi varsa mutlu, sağlıklı ve kontrol altında güzel bir köpek vardır. Sahibi yok ise hastalıklı, kontrolsüz, mutsuz ve hastalık kaynağı bir köpek var demektir.
Köpeklerin sokaklarda başıboş yaşamalarına göz yummak, ilk başta köpekler için en büyük merhametsizliktir. Onları insanlaştıran, davranışlarını ve duygularını inanlara benzeten muhtemelen psikolojik olarak sorunlu birçok insan, köpeğin diyetinde bile olmayan sağlıksız gıdaları önüne atarak vicdanını rahatlatacak diye veya mama lobisi rant sağlayacak, hayvan dilencileri zengin olacak diye toplum sağlığı ve güvenliği, yaban hayatı ve hayvan refahı ilkeleri görmezden gelinemez.
Bu bir akıl tutulmasıdır…