Fesleğenin huzur veren mentollü kokusu eşliğinde cıvıldayan kuşlar, çim biçme makinesinin gürültülü sesi, kitabim ve balkon önünde hiç durmadan bana seslenen oğlum eşliğinde, tüm bunlara rağmen susmayan aklımdaki beyin fırtınasına hosgeldiniz... Kurtulmak istediklerimizin yolunu bize açan olay, durum yada olgular bize asıl saye sahibinin tecellisi olarak geri döner.
Kıymet bilene denk geldiğimizde yaşadığımız huzur ve mutluluk da saye sahibinin sadece bir zerresidir. Öfkeli olduğumuz zamanlarda, kime yada neye olduğu önemli olmayan bir dışavurum yaşamak ister insan. Bu dışavurum da saye sahibinin tecellisidir. Öyleyse düşünelim biraz...
Bir kaplumbağa... Yaratılış özellikleri sebebiyle yavaş oluşunu, çok dayanıklı bir zırh ile korunduğunu ve bu iki özelliğin birden neden vücut bulmuş olabileceği hakikati ve tefekkürü tabiki saye sahibine bağlıdır.
Bir ağaç... O heybetli ve mis kokulu bir çam ağacı. Yemyeşil oluşu daimi bir özelliği olsa da kozalak dökme zamanı ayrı, tohum şeklinde kendini çoğaltabilmeye yardımcı taneleri ayrı ve mis gibi kokan reçinesi ayrıdır. Ve güzellik odur ki her bir ayrı da, saye sahibinin gücü ve manası saklıdır.
Ve bir insan... Anne karnında var oluşundan ölümüne kadar geçen sürede yaşamış olduğu her birseyi,ayrı ayrı maddesel sayelere bağlayan tek varlıktır. Saye sandığı hersey,Yaradan'ın bir Esma'sının ifade bulmuş halidir de bundan fazlasıyla gafildir. Bu sebeple yaşam içerisinde bize gelen hayır ve şer olan her şeyin sayesini anlamak, iman noktasında mutmain olmakla kalmayacağı gibi bakışımızı,psikolojimizi,tavrımızı,algılarımızı olması gerektiği bir hale getirir.
Öyleyse ne duruyoruz... Nefesimiz yetiyorken, saye sahibinin Esma'larını okumalı ve yaşadığımız şey her ne olursa olsun saye dayanağımızın yalnızca Allah (c.c)olduğunu bir an bile aklımızdan cıkarmamaliyiz.Yoksa celladına aşık yaşayan ölülerden farkımız olmaz..