Günümüz siyasi meselelerine tarihten çözüm üretmeyi severiz. Hatta bazı tarihi şahsiyetlerin günümüzde benzerlerinin olmasını arzu edenlerimiz vardır. İşte bu noktada örnek verebileceğimiz şahıslardan biri olan İdris-i Bitlisi’nin hayat öyküsünü ve üstlendiği tarihi vazifeleri anlatmak icap eder.
İdris-i Bitlisi 15 ve 16. Yüzyıllarda tarihimizde etkileri olan bir şahsiyettir. Doğum tarihi bilinmemektedir. Lakabından anlaşılacağı gibi Bitlis doğumludur. Doğu Anadolu merkezli bir Türk devleti olan Ak koyunlularda şehzade hocalığı, defterdarlık gibi önemli vazifelerde bulunmuştur. Devletin Şah İsmail Safevi tarafından yıkılmasının ardından Osmanlı devletine sığınmıştır. Burada devlet hizmetinde bulunan ve Heşt Behişt yani Sekiz Cennet isimli tarih kitabını kaleme almıştır. Bu dönemde Osmanlı devlet adamları ile anlaşmazlık yaşayınca Mısır Memluk devletine gitmiştir. 1512 yılında I. Selim iktidarında İstanbul’a davet edilmiştir. Onun Osmanlı ve Memluk devletleri hizmetinde bulunmasında Sünni bir alim olmasının etkisi büyüktür. Buraya kadarki hayatı o devrin uleması gibi olan İdris’in siyasi tarihimizdeki kritik önemi burada devreye girmektedir.
I. Selim’in dış politika danışmanı olarak Doğu siyasetinin temellerini atmıştır. Sünni bir âlim olan İdris, Şii Safevi devletine karşı Doğu Anadolu’daki Kürt ve Türkmen ahaliyi Osmanlı devletine bağlamaya çalışmıştır. Hammer tarihine göre I. Selim’den aldığı üzerine tuğra basılmış boş beyaz kâğıtları kendisi doldurarak buradaki halkın Osmanlıya bağlılık şartlarını İdris belirlemiştir. Bu durum Osmanlı devlet adamlarınca kendini duyulan güveni göstermektedir. Buradaki statü şu şekilde ifade edilebilir. Tımar, Yurtluk-Ocaklık ve Hükümet şeklinde üç ayrı yönetim birimi oluşturulmuştur. Tımarlar Osmanlı klasik eyaletleridir. Yurtluk-Ocaklık sisteminde bölge idaresi bir aileye verilmiştir. Orada tahrir yani nüfus sayımı yapılmaktadır. Vergiler alınmaktadır. Ayrıca dışarıdan memur bulunmaktadır. Hükümet sancaklarda yine bir aile yönetimi bulunmakla birlikte tahrir yoktur. Sancak gelirlerinin tamamı oraya aittir. Tüm durumlarda savaş zamanında komutanları ile birlikte orduya katılım zorunludur. Bu statüler Devletin farklı bölgelerinde uygulanmıştır. Bu şekilde bir uygulama ile Doğu Anadolu İdris-i Bitlis-i vasıtasıyla Osmanlı devletine bağlanmıştır. Bu hizmetleri karşılığında Arap ve Acem defterdarı olarak atanmıştır. 1520 yılında İstanbul’da vefat etmiştir. Kabri Eyüp’te bulunmaktadır. Tüm bunlardan sonra şu soruyu sormak lazımdır. İdris benzeri âlimler ve kanaat önderleri sorunları çözme noktasında devlete faydaları olur mu? Olsa neler yapabilirler? Bu sorunun cevabını tarih ilmiyle vermek mümkün değil. Ancak siyasiler ve onların tavırları yeni dönem için belirleyici olacaktır. Seçim sonuçlarının ülkemize hayırlar getirmesini temenni ederim.