Denklemler bir bilinmeyenli, iki bilinmeyenli, 3 bilinmeyenli, 5 bilinmeyenli diye devam eder... Lakin Suriye denklemi en az 100 bilinmeyenli bir denklem. Gerçi bilinmeyen ve çözülmeyen denklem yoktur. Çünkü denklemlerin formülleri vardır, formülünü bildiğiniz denklem çok basit çözülür.
Ama formül devamlı değişiyorsa o zaman denklemi çözmek imkânsız hale gelir. Başta Suriye olmak üzere Ortadoğu'da denklemler ve formüller sürekli değişiyor.
ORTA DOĞU DENKLEMİ...
Hemen hemen bütün tarihçiler Ortadoğu için, "cadı kazanı" tabirini kullanırlar. Eğer Ortadoğu cadı kazanı ise bu cadı kazanının fokur fokur kaynadığı yer ise 'Türkiye, Suriye ve Mısırdır.' Özellikle Suriye ve Mısır İsrail'in güvenliği için son derece önemlidir. Suriye ve Mısır'ın Müslümanların eline geçmesi demek bir anlamda İsrail'in sonu demek.
Evet, Ortadoğu çok bilinmeyenli denklem ve cadı kazanı. Mezhep çatışmaları, meşrep çatışmaları, ırk çatışmaları, sunilik, şilik çatışmaları, çıkar çatışmaları, İran'ın yönettiği vekâlet savaşçıları olan Hizbullah ve Şii fırkalar, Amerika'ya köpeklik yapan PKK-YPG terör örgütleri, Rusların desteklediği esed yanlıları, Türkiyemizin zalim esede karşı desteklemiş olduğu H.T.Ş.(Heyetü Tahri-ru Şam) muhalif gruplar, S.M.O muhalif gruplar...
Deyrizor, Rakka, Münbiç ve Halep gibi yerler Suriye'nin can damarları... Petrol kaynakları, tarım arazileri ve madenler hep buralarda... Hal böyle olunca sömürgeci emperyalistlerin iştahını kabartıyor. Ezelden beri başımıza bela olan Pers İmparatorluğu'nun devamı olan İran'ın emelleri değil İslam dünyasının tüm insanlık dünyasının başının belası olan şeytan Amerika'nın bölgedeki çıkarları, bir dönem dünyanın başına bela olmuş Sovyetler Birliği'nin devamı olan, zalim esetle iş birliği yapan katil Rusya'nın menfaatleri, Gazze kasabı şeytanyahu ve terör devleti İsrail'in Suriye'deki stratejik menfaati, ayrıca golan tepelerini işgal etmesiyle Suriye'deki 600'den fazla hedefi; yani askeri karargâhları, cephaneleri, mühimmat depolarını, bilim merkezlerini bombalayıp imha ederken hiç kimsenin sesinin çıkmaması.
700 yıla yakın dünya siyasetini elinde tutmuş kadim bir hanedanlığın mirasçısı olan Türkiyemizin bölgedeki çıkar ve menfaatleri... Bir zamanlar yine Osmanlı toprağı olan Irak'ın ve peşmergelerin bölgedeki beklentileri. Yine Osmanlı'dan kopma ulus devletleri olan Lübnan'ın ve Ürdün'ün bölgedeki beklentileri... Daha birçok milis ve grupları yazmadım bile. Amerika kontrolünde İngiliz, Fransız, İtalyan askerleri, mossat ajanları, FBI ajanları, kgb ajanları vesaire vesaire... Dedik ya Ortadoğu çok bilinmeyenli bir denklem diye…
ORTADOĞU UZMANLIĞI...
Haberlere ve spikerlerin diline, gazete manşetlerine, basın yayın organlarına ve tartışma programlarına, açık oturumlara bakarsanız hemen görürsünüz ki, orada sözde Ortadoğu uzmanları, güvenlik politikaları uzmanları, uluslararası ilişkiler uzmanları, sosyologlar vb. daldaki konuşmacılar farklı farklı yorumlar yapıyorlar. Hiç kimseyi küçümsemeyiz, mesleğini de hafife almayız; ama herkes haddince konuşmalı, bilmediği meselelerde dil uzatmamalı. Tabir yerindeyse herşeyelog olmamalı. Biri kalkar Suriye'nin öz evlatlarını; yani zalim Esed rejimine karşı üstünlük sağlamış HTŞ'li grupları terörist ilan eder. Kimisi ‘Suriye karanlık ellere kalıyor’ der, Suriye'de sanki özgürlük varmış gibi, insan hakları varmış gibi Suriye demokratların eline değil karanlık grupların eline geçmiş miş açıklamalarında bulunur. Şu bizim ülkemizdeki hainler dünyanın hiçbir yerinde yoktur herhalde.
Akılalmaz işkencelerle kendi öz halkını katleden, Sednaya Hapishanesi’nde her türlü namussuzluğu yapan, tecavüz odalarında kadınlara kızlara tecavüz eden, yerin 7 kat altına betonlayıp mahkumları, havasız susuz bırakan, sıcak demirlerle dağlama, tuzlayıp kırbaçlama, ve daha nice işkencelerle öldürüp sonra da pres makinelerinde sıkıştırıp, çuvallara koyup asit dökerek yakan zalim esede zalim diyemeyen içimizdeki hainler... Suriye’nin gerçek sahibi olan Müslümanlara terörist diyor, cihatçı milisler diyor, bilmem ne yaftalar yapıştırıyorlar.
Bugün Suriye için konuşmak çok erken diye düşünüyorum. Elbette aklımızda soru işaretleri var. Şeytan Amerika, katil Rusya ve ikiyüzlü İran çekildi mi, yenildi mi ileride göreceğiz. Öyle ya da böyle rejimin elinden kurtulup özgürlüğüne kavuşan mahkûmların kurtuluşu bile bir zaferdir.
Hiç kimse Kur'an'dan daha iyi Ortadoğu uzmanı olamaz. Yine sözü Kur'an'a vererek bitirmek istiyorum. "Fitne/şirk sonlanıncaya ve dinin/otoritenin tamamı Allah’ın oluncaya dek onlarla savaşın. Şayet (şirkten) vazgeçerlerse, şüphesiz ki Allah, yaptıklarını görendir." (8/Enfâl 39)
"Allah’a ve Rasûlü’ne itaat edin. Birbirinizle çekişmeyin; yoksa korkuya kapılırsınız ve kuvvetiniz elden gider. O halde zorluklara sabredin; çünkü Allah sabredenlerle beraberdir." (Enfal 46)
Bundan daha güzel bir bakış açısı olabilir mi? Allah'a ve Resulüne itaat eder, Müslümanlar tek kuvvet haline gelirse önünde durabilecekleri hiçbir güç ve kuvvet yoktur. Aksi olursa gücümüz de kuvvetimiz de birliğimizde beraberliğimizde gider. Sonra düşman ayak basar her türlü mezalimliği, ahlaksızlığı, pervasızlığı irtikâp eder.
Dileriz Rabbimizden; Suriye'de Allah'ın hükümlerinin geçtiği bir İslam rejimi kurulur. Rabbimiz İslam'ın nuru ile tüm dünyayı elbet bir gün kuşatacaktır. O günlerin gelmesi temenni ve dileklerimle Allah'a emanet olun.