Her geçen gün maneviyattan uzaklaşıyor, maddi olan dünyaya bağlılığımız daha da artıyor. Bu da vehn hastalığına yakalanmamızı sağlıyor.
Vehn; yani 'dünyayı sevmek, ölümden, ahiretten tiksinmek.' Ahiret gibi bir inanca sahip olmayan, ölüm ve ötesini düşünmeyen, hesap, mizan, mahşer nedir umurunda olmayan biri için her yol mübahtır, dünya eğlence merkezidir. Böyle tipler dünyayı cennete çevirmenin peşinde koşarlar. Hâlbuki dünya cennete dönmez.
Keşke bilselerdi; burası türlü türlü imtihanların, nice badirelerin, çeşit çeşit zorlukların, dünya tarlasına tohum gibi ekilip, ahirette mahsul edileceği bir tarım alanıdır. Bu cinsler maneviyatlarını maddeye satarlar. Yaşamları boyunca tul-i emel peşinde koşarak masivanın yani boş işlerin pençesinde kıvranarak, Allah'ın kendilerine bahşetmiş olduğu iman nimetini, azgın sel sularına dayanamayan güzelim ağaçların çer çöp haline geldiği gibi, azgın nefsin sonu gelmeyen istek ve şehvetlerine kurban olan maneviyatlarını da saflıkla temaşa ederler.
NOEL SAÇMALIĞI
Asimile olmuş milletler kendi değerlerinin kıymetini bilmezler. Hatta kendi değerlerini devamlı suçlarlar. Kendi değerlerine kendi inançlarına kompleks bir şekilde yaklaşırlar. Yani devamlı bir aşağılık kompleksi vardır. Her daim yabancıların kültürlerine özenirler.
Gerek haçlıların gerek siyonistlerin Anadolu'nun batılılaşma hareketi tanzimat fermanı ile başladı cumhuriyetle zirve yaptı. En basitinden hicri takvimimiz Hristiyanların miladi takvimine çevrildi. Neyi eksikti bizim takvimimizin? Batının veyahut Avrupa'nın teknolojisini alabilirsiniz bilgisini alabilirsiniz; lakin onların dinini, inançlarını, kendilerince kutsal saydıkları parametreleri ya da sekramentleri kendinize hayat tarzı olarak kabul edemezsiniz. Ederseniz onlar gibi olursunuz.
Hz. Peygamber ne buyurmuştu; "Kim bir millete benzemek isterse bil ki o da ondandır." Bugün biz ahlaken manen batıya benzemek için elimizden geleni yapıyoruz. Bu uğurda milli ve manevi değerlerimizi hep katlettik. Unutmamak gerekir ki milli ve manevi duygularını yitiren milletler yani asimile olan milletler gün gelir egemenliğini de kaybeder. Kapital güçlerin sermayesi olur.
Ne garip ki, sözde yüzde 99'u Müslüman olan bir ülkede yaşıyoruz. Ama bakın noel kutlayanlar, yılbaşı hazırlıkları yapanlar, milli kumar demek olan milli piyango bileti alanlar, çam süsleyenler, pis noel kıyafeti giyenler, camlarına mutlu yıllar yazdıran esnaflar, alışveriş merkezleri ve daha niceleri...
Biz de diyoruz ki, dinimizle kültürümüzle zerre kadar bağı olmayan bir Hristiyan dini bayramı olan noel'i kutlayanlar, Meryem Ana sontusu, tövbe salısı, kül çarşambası, epifani bayramı, ya da Yahudilerin yom kippur, roş aşana, tu bisvat gibi özel gün ve gecelerini de kutlasınlar.
Siz bir yahudinin bir hristiyanın Kadir Gecesi’ni ihya ettiğini, Kurban Bayramı’nda kurban kestiğini, cuma namazında camiye gittiğini, Ramazan Bayramı'nda oruç tuttuğunu gördünüz mü? Çünkü bunlar itikadi ve imani meseleler. Her kavmin her milletin dini kriterleri vardır.
Evet, geriye ne kalıyor boynumuza bir Hac işareti asmadığımız. Hristiyan gibi giyin, Yahudi gibi düşün, pavyonlarda, barlarda, diskolarda sabahla, içki iç kumar oyna, haram helal nedir bilme, hopbidi güppidi lay lay lom bir dünya... Oh memleket ne ala... Sonra da elhamdülillah biz de müslümanız..
İyi de adama sormazlar mı bu neyin Müslümanlığı? Kime göre müslümansın? Allah'a göre mi müslümansın, nefsine göre mi müslümansın, çağın ve sistemin isteğine göre mi müslümansın? Ey Müslümanım diyen kardeşim! Tüm bunları yapıyorsan kendini hesaba çek ve ismini koy. Sözümüz böyle bir hayatı benimseyenlere. Müslümaım dediği halde her fırıldağı döndürenlere. Müslümanım dediği halde kafir gibi yaşayanlara.
Müslümanın yılbaşısı hicri Muharrem birdir. Hicri bir muharreme ulaşmak, kaybolan değerlerimizi geri bulmak, Allah'ın istediği bir kul olmak temenni ve arzusuyla...
Allah'a emanet olun…