Sitenin solunda giydirme reklamı denemesidir
İbrahim SERT
Köşe Yazarı
İbrahim SERT
 

GAZZE’DE MAKUL KAYIPLAR

Canlı yayında; sivillerin, BM kamplarına sığınmış insanların ve hastanelerin bombalandığını izliyoruz. Bizim için yeni bir şey değil. Körfez Savaşı’nı da film izletir gibi izlettiler bize. Jean Baudrillard, Körfez Savaşı’nın bir simülasyon olduğunu söyler. Bilemiyorum, Bağdat’a bırakılan tonlarca patlayıcının ne kadar gerçek olduğunu, yanıp kavrulan tenlere sormak lazım. Kahramanlık devri çoktan bitti. Şimdi uçaklardan bomba atılır, uzaktan kumandalı yetişkin oyuncakları ile pornografik sahneler çekilir oldu. Körfez savaşı bu açıdan zihnimizi geleceğe hazırlayan yetişkin içeriğiydi. İnsanları, rastgele sivillerin öldürülmesine karşı duyarsızlaştırmanın en hızlı yoluydu. Jean Baudrillard bu açıdan doğru söylüyor. Hislerimizi ve eylemlerimizi dizayn edebildikleri bir simülasyon tüm bunlar. Naylon çadırlardan teşekkül edilmiş bir mülteci kampını vuruyorlar, onlarca insan yanarak can veriyor. Bir yetkili çıkıp, önemli bir hedefi vuracaktık, istemediğimiz kayıplar oldu diyor. İstenmeyen kayıplar... Halkla ilişkiler ofisi bir süre fazla mesai yapacak. İstenmeyen bir durum. Canlı yayınlanan modern savaş simülasyonları bizi öylesine parçaladı ki; üzüntümüz, tepkimiz ve eylemlerimiz derinlere uzanan estetik kaygılar, ideolojik çürükler ve ikiyüzlülük ile harmanlanmış. Halep dümdüz edilirken de hastaneler vuruldu. Kimyasal silahlar kullandılar, bebekleri öldürdüler. Bazılarımız kızdı, tepki gösterdi, bazıları anti-emperyalizme karşı şerefli bir davanın hainleri (!) için üzülemedi. Amerikan veya İsrail uçakları değildi vuran, siz biliyorsunuz. IŞİD’e karşı yürütülen insanlık(!) savaş için Amerikan odaklı savaş gücü tarafından, Musul yerle yeksan edilirken bir tane sivil yoktu sanki. Katiller ve destekçileri için suç yok, sivil yok, tüm hedefler meşru. Rusya, Ukrayna’ya saldırdığı zaman, batı kamuoyu, sarı saçlı ve beyaz tenli masum çocuklar ve kadınlar için ağıtlar yakmaya başladı. Estetik bir algı bu, esmer tenliler ve siyah saçlılar her zaman makul kayıptır birileri için. Suriye’de, Esad-İran-Rusya üçlüsü binlerce sivili her türlü fantaziyi kullanarak öldürdü. Anti emperyalist mücadele için makul kayıplardı birileri için. İsrail bu zulmün gediklisi, uzun zamandır yapıyor bu mesleği. O topraklarda doğmuş olmak dışında hiçbir suçu bulunmayan insanları öldürüp bize izlettiriyorlar. Toprak falan satmışlar, Araplar sahip çıksın akrabalarına falan diyor birileri de. Hep makul kayıplar, kınamalar falan. Bana mı düştü İsrail’in zulmünü anlatmak, herkes izliyor işte. Ben sadece sayıklıyorum, çocuklar da Arap mı mesela? Bebekler de HAMAS mı? İdlip’li kadınların hepsi kutsal direniş cephesine karşı Amerikancı mıydı? Masumlar bir ırkın, bir mezhebin, bir coğrafyanın, bir ideolojinin yükünü taşıyabilir mi? Bilemedim...   Filistinli şair Mahmut Derviş der ki: Sen yağmaladın bağlarını atalarımın Benim ve tüm çocuklarımın sürdüğü toprağı sen yağmaladın Bana ve torunlarıma hiç bir şey bırakmadın şu kayalıklardan başka! Söylendiğine göre hükümetiniz bunları da alacakmış, öyle mi? Madem öyle! Kaydet! Kaydet ilk sayfanın ta en başına Nefret etmem insanlardan Hiç kimseye saldırmam! Ama aç kalınca toprağımı gasp edeni çiğ çiğ yerim! Kolla kendini, kork benim açlığımdan Kork benim öfkemden! Kolla kendini!
Ekleme Tarihi: 30 Mayıs 2024 - Perşembe

GAZZE’DE MAKUL KAYIPLAR

Canlı yayında; sivillerin, BM kamplarına sığınmış insanların ve hastanelerin bombalandığını izliyoruz. Bizim için yeni bir şey değil. Körfez Savaşı’nı da film izletir gibi izlettiler bize. Jean Baudrillard, Körfez Savaşı’nın bir simülasyon olduğunu söyler. Bilemiyorum, Bağdat’a bırakılan tonlarca patlayıcının ne kadar gerçek olduğunu, yanıp kavrulan tenlere sormak lazım.

Kahramanlık devri çoktan bitti. Şimdi uçaklardan bomba atılır, uzaktan kumandalı yetişkin oyuncakları ile pornografik sahneler çekilir oldu. Körfez savaşı bu açıdan zihnimizi geleceğe hazırlayan yetişkin içeriğiydi. İnsanları, rastgele sivillerin öldürülmesine karşı duyarsızlaştırmanın en hızlı yoluydu. Jean Baudrillard bu açıdan doğru söylüyor. Hislerimizi ve eylemlerimizi dizayn edebildikleri bir simülasyon tüm bunlar. Naylon çadırlardan teşekkül edilmiş bir mülteci kampını vuruyorlar, onlarca insan yanarak can veriyor. Bir yetkili çıkıp, önemli bir hedefi vuracaktık, istemediğimiz kayıplar oldu diyor.

İstenmeyen kayıplar...

Halkla ilişkiler ofisi bir süre fazla mesai yapacak. İstenmeyen bir durum.

Canlı yayınlanan modern savaş simülasyonları bizi öylesine parçaladı ki; üzüntümüz, tepkimiz ve eylemlerimiz derinlere uzanan estetik kaygılar, ideolojik çürükler ve ikiyüzlülük ile harmanlanmış.

Halep dümdüz edilirken de hastaneler vuruldu. Kimyasal silahlar kullandılar, bebekleri öldürdüler. Bazılarımız kızdı, tepki gösterdi, bazıları anti-emperyalizme karşı şerefli bir davanın hainleri (!) için üzülemedi. Amerikan veya İsrail uçakları değildi vuran, siz biliyorsunuz.

IŞİD’e karşı yürütülen insanlık(!) savaş için Amerikan odaklı savaş gücü tarafından, Musul yerle yeksan edilirken bir tane sivil yoktu sanki. Katiller ve destekçileri için suç yok, sivil yok, tüm hedefler meşru. Rusya, Ukrayna’ya saldırdığı zaman, batı kamuoyu, sarı saçlı ve beyaz tenli masum çocuklar ve kadınlar için ağıtlar yakmaya başladı. Estetik bir algı bu, esmer tenliler ve siyah saçlılar her zaman makul kayıptır birileri için. Suriye’de, Esad-İran-Rusya üçlüsü binlerce sivili her türlü fantaziyi kullanarak öldürdü. Anti emperyalist mücadele için makul kayıplardı birileri için.

İsrail bu zulmün gediklisi, uzun zamandır yapıyor bu mesleği. O topraklarda doğmuş olmak dışında hiçbir suçu bulunmayan insanları öldürüp bize izlettiriyorlar. Toprak falan satmışlar, Araplar sahip çıksın akrabalarına falan diyor birileri de. Hep makul kayıplar, kınamalar falan. Bana mı düştü İsrail’in zulmünü anlatmak, herkes izliyor işte.

Ben sadece sayıklıyorum, çocuklar da Arap mı mesela? Bebekler de HAMAS mı? İdlip’li kadınların hepsi kutsal direniş cephesine karşı Amerikancı mıydı? Masumlar bir ırkın, bir mezhebin, bir coğrafyanın, bir ideolojinin yükünü taşıyabilir mi?

Bilemedim...

 

Filistinli şair Mahmut Derviş der ki:

Sen yağmaladın bağlarını atalarımın

Benim ve tüm çocuklarımın

sürdüğü toprağı sen yağmaladın

Bana ve torunlarıma

hiç bir şey bırakmadın

şu kayalıklardan başka!

Söylendiğine göre hükümetiniz

bunları da alacakmış, öyle mi?

Madem öyle!

Kaydet!

Kaydet ilk sayfanın ta en başına

Nefret etmem insanlardan

Hiç kimseye saldırmam!

Ama aç kalınca

toprağımı gasp edeni çiğ çiğ yerim!

Kolla kendini, kork benim açlığımdan

Kork benim öfkemden!

Kolla kendini!

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve seydisehirinsesi.com.tr sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.