İbrahim SERT
Köşe Yazarı
İbrahim SERT
 

BİLİM, YÖNTEM ve TOPLUMSAL ARAŞTIRMA

Avrupa toplumları, Aydınlanma Düşüncesi ile bilgiye yönelik bakış açılarını kökünden değiştirerek, bilim ve teknolojide hızla ilerleyip, karanlık çağlarının pençesinden kurtuldular. Dünyayı algılama ve anlama becerileri geliştirip, bu yöntemle hep daha iyiye ilerleyebileceklerini düşündüler. Günümüzde kullandığımız bilimsel yöntem ve tekniklerin kökleri Aydınlanma Düşüncesine kadar uzanmakta, herkesin kendi aklını kullanarak bilgiye ulaşabileceği fikrine dayanmaktadır. Din otoritelerinin tekelinde bulundurduğu ve dayattığı kutsal ve değiştirilemez bilgilerin yerine deneye dayanan bilimsel, bağımsız bilgiyi savunmaktadır. Aydınlanma Düşüncesi, arkasından Bilimsel Devrim’i getirdi. Bilimsel Devrim’in yaygınlaştığı yıllar boyunca; siyasi, toplumsal ve iktisadi hayatı radikal şekilde farklılaştıran değişimler meydana geldi. Bunların en önemlileri Fransız Devrimi ve Endüstri Devrimi oldu. Fransız Devrimi siyasi kurumları değiştirip, aristokrasi ve monarşinin yerine cumhuriyet sistemini yaygınlaştırdı. Vatandaşlık düşüncesini geliştirip, insanların devlet ile kurduğu ilişkiyi farklılaştırdı. Endüstri Devrimi ise sermaye – emek ilişkileri değiştirip, üretimi fabrikalara topladı. Şehirler hızla büyüdü, daha önce var olmayan endüstriyel işçi sınıfını ortaya çıkardı.   Tüm bu değişimlerin neticesinde bürokratikleşmiş, kentleşmiş, endüstrileşmiş, bireyselleşmiş ve sekülerleşmiş modern toplum ortaya çıktı. Dönemin feylesofları birkaç yüzyıl içerisinde meydana gelen bu değişim ve dönüşümleri anlama ve izah etme çabası ile çalışmalar yaptılar. Eski siyasi, toplumsal ve iktisadi yapılara benzemeyen bu yeni düzeni ve toplumu incelemek istediler. Bu çabanın neticesinde, özellikle toplumsal değişimlerin mekaniğini keşfederek, toplumsal sorunların ve krizlerin nasıl önlenebileceğini, daha iyi bir toplumsal düzenin nasıl kurulabileceğini bulmak istediler. İlk dönem sosyoloji çalışmaları olarak tanımlanabilecek bu çalışmaları yapanlar, geleneksel veya dini bilgilerin ötesinde, akla ve gözleme dayalı yeni bir anlayış benimsediler. Bu anlayış Pozitivizm’dir. Pozitivizm ise Amprizm’e dayanır. Amprizm’e göre doğuştan gelen bir bilgi yoktur. Bütün bilgileri deney veya gözlem ile elde edilir. Gerçek bir bilgi ancak deney ile sınanabilecek bilgidir. Deneye tabi tutulamayacak geleneksel veya dini bilgiler bilimin dışındadır. Deney ve gözlemler neticesinde toplumsal olguların sürekli tekrarlandıkları ispat edilerek, bilimsel yasalar ortaya konulabilir. Bilimsel yasa ortaya konulduğu zaman, ilerleyen zamanda da aynı ilkeler çerçevesinde aynı toplumsal olgular tahmin edilebilecektir. Bu pozitivizm yaklaşımı, doğa bilimlerinin temellendirildiği ampirizmin genişletilerek, toplumsal olayların da doğal olayları gibi incelenmesinde kullanılması gerektiğini savunuyordu. Bu şekilde toplum ile alakalı incelemelerin, doğa bilimleri gibi “sosyal bilim” olarak kurulabileceği savunuluyor. Bu düşünce durumu, eski düşünce tarzının aksine, özellikle toplum ile alakalı hakiki ve işlevsel bilginin kazanımı açısında devrimsel ama kendi çerçevesi içerisinde bile tartışmalı olmayı sürdüren bir durumdur. Deney, gözlem, ölçüm ve tespit olguları, doğa bilimlerinde derinlemesine çalışan ve sonuç üreten olgular oldukları halde, sosyal bilimlerde, kendi ilkelerini aşındıran olgular oldukları görülmektedir. Sosyal bilimlerde nesnellik hala en tartışmalı konudur.  Sosyal bilimler elemanının bilimsel yöntem ile bilgi üretirken, ilkelere ne kadar sadık kalabileceği belirsiz olabilmektedir. Devam etmek üzere esen kalın...
Ekleme Tarihi: 24 Kasım 2023 - Cuma

BİLİM, YÖNTEM ve TOPLUMSAL ARAŞTIRMA

Avrupa toplumları, Aydınlanma Düşüncesi ile bilgiye yönelik bakış açılarını kökünden değiştirerek, bilim ve teknolojide hızla ilerleyip, karanlık çağlarının pençesinden kurtuldular. Dünyayı algılama ve anlama becerileri geliştirip, bu yöntemle hep daha iyiye ilerleyebileceklerini düşündüler.

Günümüzde kullandığımız bilimsel yöntem ve tekniklerin kökleri Aydınlanma Düşüncesine kadar uzanmakta, herkesin kendi aklını kullanarak bilgiye ulaşabileceği fikrine dayanmaktadır. Din otoritelerinin tekelinde bulundurduğu ve dayattığı kutsal ve değiştirilemez bilgilerin yerine deneye dayanan bilimsel, bağımsız bilgiyi savunmaktadır.

Aydınlanma Düşüncesi, arkasından Bilimsel Devrim’i getirdi. Bilimsel Devrim’in yaygınlaştığı yıllar boyunca; siyasi, toplumsal ve iktisadi hayatı radikal şekilde farklılaştıran değişimler meydana geldi. Bunların en önemlileri Fransız Devrimi ve Endüstri Devrimi oldu.

Fransız Devrimi siyasi kurumları değiştirip, aristokrasi ve monarşinin yerine cumhuriyet sistemini yaygınlaştırdı. Vatandaşlık düşüncesini geliştirip, insanların devlet ile kurduğu ilişkiyi farklılaştırdı. Endüstri Devrimi ise sermaye – emek ilişkileri değiştirip, üretimi fabrikalara topladı. Şehirler hızla büyüdü, daha önce var olmayan endüstriyel işçi sınıfını ortaya çıkardı.  

Tüm bu değişimlerin neticesinde bürokratikleşmiş, kentleşmiş, endüstrileşmiş, bireyselleşmiş ve sekülerleşmiş modern toplum ortaya çıktı. Dönemin feylesofları birkaç yüzyıl içerisinde meydana gelen bu değişim ve dönüşümleri anlama ve izah etme çabası ile çalışmalar yaptılar. Eski siyasi, toplumsal ve iktisadi yapılara benzemeyen bu yeni düzeni ve toplumu incelemek istediler. Bu çabanın neticesinde, özellikle toplumsal değişimlerin mekaniğini keşfederek, toplumsal sorunların ve krizlerin nasıl önlenebileceğini, daha iyi bir toplumsal düzenin nasıl kurulabileceğini bulmak istediler.

İlk dönem sosyoloji çalışmaları olarak tanımlanabilecek bu çalışmaları yapanlar, geleneksel veya dini bilgilerin ötesinde, akla ve gözleme dayalı yeni bir anlayış benimsediler. Bu anlayış Pozitivizm’dir. Pozitivizm ise Amprizm’e dayanır.

Amprizm’e göre doğuştan gelen bir bilgi yoktur. Bütün bilgileri deney veya gözlem ile elde edilir. Gerçek bir bilgi ancak deney ile sınanabilecek bilgidir. Deneye tabi tutulamayacak geleneksel veya dini bilgiler bilimin dışındadır. Deney ve gözlemler neticesinde toplumsal olguların sürekli tekrarlandıkları ispat edilerek, bilimsel yasalar ortaya konulabilir. Bilimsel yasa ortaya konulduğu zaman, ilerleyen zamanda da aynı ilkeler çerçevesinde aynı toplumsal olgular tahmin edilebilecektir. Bu pozitivizm yaklaşımı, doğa bilimlerinin temellendirildiği ampirizmin genişletilerek, toplumsal olayların da doğal olayları gibi incelenmesinde kullanılması gerektiğini savunuyordu.

Bu şekilde toplum ile alakalı incelemelerin, doğa bilimleri gibi “sosyal bilim” olarak kurulabileceği savunuluyor. Bu düşünce durumu, eski düşünce tarzının aksine, özellikle toplum ile alakalı hakiki ve işlevsel bilginin kazanımı açısında devrimsel ama kendi çerçevesi içerisinde bile tartışmalı olmayı sürdüren bir durumdur.

Deney, gözlem, ölçüm ve tespit olguları, doğa bilimlerinde derinlemesine çalışan ve sonuç üreten olgular oldukları halde, sosyal bilimlerde, kendi ilkelerini aşındıran olgular oldukları görülmektedir. Sosyal bilimlerde nesnellik hala en tartışmalı konudur.  Sosyal bilimler elemanının bilimsel yöntem ile bilgi üretirken, ilkelere ne kadar sadık kalabileceği belirsiz olabilmektedir.

Devam etmek üzere esen kalın...

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve seydisehirinsesi.com.tr sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.