İbrahim SERT
Köşe Yazarı
İbrahim SERT
 

AŞK, YAŞAMAKTAN İYİDİR

İnsanın hayatı bir anda nasıl da değişir, bir dakika, bir saniye, bir haber yeter. Bir halkın, bölgenin veya ülkenin kaderi de öyle. Yıllarca süren gerginlikler, sorunlar ve haksızlıklar bir an gelir en talihsiz şekilde patlayıverir. Şimdilik bu tuzu kuru hayatımızdan olaylara bakmak, okumak, eleştirmek, kızıvermek veya nemelazımcılık çok kolay. Bilindiği gibi ateş zaten düştüğü yeri yakar. Ne yazık ki bu dünya hassas kalpler için ıstıraplı bir yerdir. Diğerkâm olmak, düşünmek, herkes için daha fazlasını istemek... Büyük oranda romantik; ama ideallerin ayakları yere basmaz zaten, rasyonel zeminde ulaşılacak yer ideallerin gölgesidir. Herkes için iyiliği ve güzelliği yaşatma idealin gölgesine erişmek rasyonel bir hedef olabilir. Velhasıl, kar maskeli romantik kahramanımız der ki: “İstediğimiz adalet, inat ve ısrarla hakikatin aranmasıdır. Hakikat yolculuğu romantik değildir, acı verici, konforsuz ve meşakkatlidir. Bu kadar zor olanın ardından adalet, inat ve ısrarla koşturmak varoluş amacımız olmalı. Konforlu hayatımız elimizden alınmadan yola çıkmak, yokluğu görmeden yokluğun kıymetini bilmek. Değil ise ne kadar anlamsız, boş ve gri bu dünya. Amaçsızlık, rahatlık ve güç için yaşamak zulümdür. Kötü olan lanetlenmiş kavim değil de lanetlenmiş kavimlerdir belki de lanet ise bu gözü kara konfor arayışı. Bir yerlerde, bir anda hızlıca ölmeye başladı insanlar. Küçücük bebekler, çocuklar, ihtiyarlar, gençler ve kadınlar ölüyor. Ölüm pek de trajik değil, trajik olan bizim bu konforlu halimiz sanırım. Neticede ölüm ne kadar uzak bize... Çok uzak diye sayıklarken, isimsiz bir ozan şöyle diyebilirdi; olmadı… sanki bu dünyada yerimiz yok öylece bırakıverdik işte, darmadağın, biçimsiz hissetmez olduk yakarışları, çocuklarımızın umut tarlalarını bombaladık, şekerlerini çaldık, uyuşturduk kendi kolumuzu kırdık kan revan içerisinde koşuşturuyoruz hala yüreklerimizi çivilemeye, bahçelerimizi yağmalamaya biz yaptık ulan kendi soframızı tekmeledik işte efendilerimizin hatırına dünyalık peşinde geçirdik ömrümüzü sadık olduk her daim en hayırlı millet olduk rüşvet verdik Allah'a, kandırdığımızı sandık şimdi şimdi beş yıldızlı otellerde balolar yapalım islam felsefesi tartışsın üstadlarımız, kurşun geçirmez camlarla örelim yeni yuvamızı silah fabrikaları kuralım teba yetiştirelim Hüdaya ibadette ederiz, belki tövbede ederiz, sadaka veririz vicdanımız rahatlar vur patlasın, çal oynasın… yeni dünya düzeni…
Ekleme Tarihi: 12 Ekim 2023 - Perşembe

AŞK, YAŞAMAKTAN İYİDİR

İnsanın hayatı bir anda nasıl da değişir, bir dakika, bir saniye, bir haber yeter. Bir halkın, bölgenin veya ülkenin kaderi de öyle. Yıllarca süren gerginlikler, sorunlar ve haksızlıklar bir an gelir en talihsiz şekilde patlayıverir. Şimdilik bu tuzu kuru hayatımızdan olaylara bakmak, okumak, eleştirmek, kızıvermek veya nemelazımcılık çok kolay.

Bilindiği gibi ateş zaten düştüğü yeri yakar. Ne yazık ki bu dünya hassas kalpler için ıstıraplı bir yerdir. Diğerkâm olmak, düşünmek, herkes için daha fazlasını istemek... Büyük oranda romantik; ama ideallerin ayakları yere basmaz zaten, rasyonel zeminde ulaşılacak yer ideallerin gölgesidir. Herkes için iyiliği ve güzelliği yaşatma idealin gölgesine erişmek rasyonel bir hedef olabilir.

Velhasıl, kar maskeli romantik kahramanımız der ki: “İstediğimiz adalet, inat ve ısrarla hakikatin aranmasıdır. Hakikat yolculuğu romantik değildir, acı verici, konforsuz ve meşakkatlidir. Bu kadar zor olanın ardından adalet, inat ve ısrarla koşturmak varoluş amacımız olmalı. Konforlu hayatımız elimizden alınmadan yola çıkmak, yokluğu görmeden yokluğun kıymetini bilmek. Değil ise ne kadar anlamsız, boş ve gri bu dünya. Amaçsızlık, rahatlık ve güç için yaşamak zulümdür. Kötü olan lanetlenmiş kavim değil de lanetlenmiş kavimlerdir belki de lanet ise bu gözü kara konfor arayışı.

Bir yerlerde, bir anda hızlıca ölmeye başladı insanlar. Küçücük bebekler, çocuklar, ihtiyarlar, gençler ve kadınlar ölüyor. Ölüm pek de trajik değil, trajik olan bizim bu konforlu halimiz sanırım. Neticede ölüm ne kadar uzak bize... Çok uzak diye sayıklarken, isimsiz bir ozan şöyle diyebilirdi;

olmadı…

sanki bu dünyada yerimiz yok

öylece bırakıverdik işte, darmadağın, biçimsiz

hissetmez olduk yakarışları,

çocuklarımızın umut tarlalarını bombaladık, şekerlerini çaldık, uyuşturduk

kendi kolumuzu kırdık

kan revan içerisinde koşuşturuyoruz hala

yüreklerimizi çivilemeye, bahçelerimizi yağmalamaya

biz yaptık ulan

kendi soframızı tekmeledik işte

efendilerimizin hatırına

dünyalık peşinde geçirdik ömrümüzü

sadık olduk her daim

en hayırlı millet olduk

rüşvet verdik Allah'a, kandırdığımızı sandık

şimdi

şimdi beş yıldızlı otellerde balolar yapalım

islam felsefesi tartışsın üstadlarımız,

kurşun geçirmez camlarla örelim yeni yuvamızı

silah fabrikaları kuralım

teba yetiştirelim

Hüdaya ibadette ederiz, belki tövbede ederiz, sadaka veririz

vicdanımız rahatlar

vur patlasın, çal oynasın…

yeni dünya düzeni…

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (1)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve seydisehirinsesi.com.tr sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Komşu
(12.10.2023 22:50 - #234)
Yaradılış gereği dünya bir sınav yeri biz insanlarda sınava tabii olan zumreyiz, şu andaki yaptığımız ise sorulardaki bütün şıkları işaretleyerek sınavdan tam puan alma derdindeyiz.
Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve seydisehirinsesi.com.tr sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
(0) (0)
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.