İnsanı insan yapan kriterler, aileyi yapan değerler, toplumu toplum yapan fertler, devletleri devlet yapan medeniyetlerdir.
Bozuk insan bozuk aile, bozuk aile bozuk toplum, bozuk toplum bozuk devlet, bozuk devlet bozuk bir medeniyet demektir.
AHLAKSIZ BATI KÜLTÜRÜ
Yaşadığımız şu yalan dünyada insanı insan yapan yüce gayeler vardır. Asla para ile alıp satılamayacak kriterler vardır. Örnek; namus, şeref, hasiyet, karakter, ahlak, medeniyet bunların başında gelir.
İslam dünyası ne zaman batı kültürüne özenip Avrupa gibi yaşamayı medeniyet saydı; işte o andan itibaren tüm kültürünü ve ahlakını değerlerini kaybetti. İslam ülkelerinin ve İslam beldelerinin manevi değerleri dejenere oldu. Batıya ayak uyduracağız, Avrupa Birliği’ne gireceğiz diye taviz üstüne taviz verildi. Dinimizden olduk... Kimliğimizden olduk. Ahlakımızdan olduk... Avrupalı gibi giyindik, Avrupalı gibi çıplandık, Avrupalı gibi yaşadık, Avrupalı gibi düşündük. Tüm bu tavizlere rağmen yine de bizi Avrupa Birliği’ne almadılar.
Demek ki biraz daha çıplanmak, biraz daha ahlaksız olmak, biraz daha taviz vermek gerekiyor. Demek içimizde hâlâ kimliğini yitirmemiş, ahlakı bozulmamış, giyimini kuşamını değiştirmemiş, Batı kültürüne angaje olamamış insanlarımız var. Belki de Hristiyan âlemi; “Avrupa Birliği’ne girmek için bizim ahlakımıza ve kültürümüze tam teşekkül uymanız gerekir” diyorlar.
OSMANLI'NIN 17 YAŞINDAKİ BAKİRE KIZLARI
Milletler geçmişinden güç alırlar. Ağaç kökü ile güçlüdür. İnsanlar da, devletler de böyledir. Geçmişini ve tarihini inkâr ederek geleceğe güvenle bakılamaz. Ne demişler; "Geçmişine top atanın geleceğine gülle atarlar." Bizler atalarımız olan Devleti Aliye Osmanlı ve Selçuklu’nun toplum düzenine, insan ilişkilerine, medeniyet anlayışına, ahlak anlayışına bakmadık. Hep batıya özendik. Bizi hep batıya özendirdiler. Yumuşak yerimizden vurdular. Ruhlarımızı satın aldılar. Geriye kalan körelmiş ruhlar, köleleşmiş bedenler.
Evet, Osmanlı'nın 17 yaşındaki bakire kızları, mümkün mertebe çarşılara pazarlara çıkmıyor; çıkmak zorunda kalanlar çarşaflarını giyip çıkıyorlar. Ne enteresandır ki erkeklere şehvet olmasın diye sırtlarına yastık koyup ihtiyar gibi görünüyorlar. Aynı milletin torunları, göbek çukurunu göstermekten ve hayam el vermediği için yazamıyorum nice mahrem yerlerini sergilemekten çekinmiyor ve utanmıyorlar. Ne tuhaftır ki, buna da medeniyet diyorlar.
GECELİK KIYAFETLERİ
Bunları yazmaktan vallahi hayâ ediyorum, billahi hayal ediyorum utanıyorum. Ve okuyucularımdan özür diliyorum. Bu insanlar bizim bacılarımız. Ne gökten indiler ne de başka beldeden geldiler. Hiç kimseyi küçük göremeyiz. Açılmış soyulmuş hiçbir kardeşimizin de düşmanı değiliz. Biz çıplaklığın düşmanıyız. Ahlaksızlığın düşmanıyız. Bizler içkinin, kumarın velhasıl günahların düşmanıyız. Yoksa günah işleyenlerin hata edenlerin değil.
Gecelik kıyafetleri ile kocasının yanına girmeye utanan ninelerin, ebelerin torunları olan bu nesil bu kıyafetlerle çarşıda pazarda çok rahat bir şekilde dolaşıyor. Haya damarlarımız tıkanmış, utanma duygularımız dumura uğramış, ahlaki değerlerimiz erozyona maruz kalmış. Böyle bir toplumdan medeniyet çıkmaz. Böyle bir toplumdan Alparslanlar, Fatihler, Kanuniler, Abdülhamid Hanlar, Fatımalar, Aişeler, Haticeler, Nine Hatunlar çıkmaz. Ahlaki değerlerini ayağının altına almış, utanma duygusunu kaybetmiş milletler günü gün etmenin, tüketip eğlenmenin, kısacası hayatı yaşayıp hayattan tat almanın peşinde koşarlar. Yani zevki sefa düşkünü olurlar. Sonuçta ahlaksızlık, taciz, tecavüz gibi adli vakalarla karşı karşıya kalırlar.
TAHRİK EDENE ÖDÜL...
Taciz edene ceza; ya tahrik edene? Hiçbir tacizin ve tecavüzün yanında değiliz. Allah'a sığınıyoruz böyle bir hayasızlıktan. Yapanları şiddetle ve nefretle kınıyoruz. Cezaları neyse çeksinler. Lakin tahrik edenlerin hiç mi suçu, kabahati yok. Şehevi arzuları körükleyenlerin hiç mi vebali yok. Bütün mahrem yerlerini ortaya serenlerin hiçbir sorumluluğu yok.
Anneler, babalar, dedeler, ebeler! Kızlarımıza ve torunlarımıza lütfen sahip çıkalım. Anne kapalı, bir kız açık ne ifade eder. Yazacak çok şey var lakin uzun yazıya ne hacet. Sözün en güzelini söyleyen Rabbimiz şöyle buyuruyor:
"Ey Peygamber! Eşlerine, kızlarına ve müminlerin kadınlarına söyle, dış giysilerini üzerlerine bürünsünler. Bu, tanınıp rahatsız edilmemeleri için en uygun olanıdır. Allah ziyadesiyle bağışlamakta ve çok esirgemektedir."
Allah'ın kelamının üstüne kelam söylenmez; Haşa. Bu ayetin içeriğini yaşamadığımız müddetçe toplumda ahlaki dejenerasyon en yüksek safaya ulaşacak. Belki bugünleri de arayacağız.
Değerlerine sahip, kendi kültürünü yaşayan, dininin emirlerini yerine getirerek ahlaklı bir toplum olmayı Rabbim hepimize nasip etsin. ÂMİN!
Saygılarımla...