Milli Mücadelede Seydişehir’in yeri
Milli Mücadelede Seydişehir’in yeri
Türk İstiklal Harbi’nin 100.yılını idrak ettiğimiz şu günlerde, Seydişehir’in Milli Mücadele’deki yeri hakkında Tarihçi Ercan Arslan tarafından dönemin resmi yazışmalarının ışığında önemli verilere ulaşılmaya devam edilmekte.
Seydişehir Ahz-ı Asker Şubesi’nce ilçedeki tüm köylere 10 Ağustos 1919 tarihinde silahlı mücadeleye çağrı bildirisi dağıtıldığı ortaya çıktı.
Türk İstiklal Harbi’nin 100.yılını idrak ettiğimiz şu günlerde, Seydişehir’in Milli Mücadele’deki yeri hakkında Tarihçi Ercan Arslan tarafından dönemin resmi yazışmalarının ışığında önemli verilere ulaşılmaya devam edilmekte.
Süvari 7. Alay Kumandanlığı tarafından bastırılan, Seydişehir Kaymakamlığı’nın bilgisi dahilinde Seydişehir Ahz-ı Asker Şubesi’nce ilçedeki tüm köylere 10 Ağustos 1919 tarihinde silahlı mücadeleye çağrı bildirisi dağıtıldığı ortaya çıktı.
Tarihçi Ercan Arslan konuyla ilgili şunları aktardı: “Konya Vilayeti Mektubi Kalemi’nden bir sureti Dahiliye Nezaretine gönderilmiş olan 6707/799 No’lu 10 Ağustos 1919 tarihli Vali Vekili - Belediye Reisi Hakkı imzalı belge konumuzla ilgili önemli bilgiler içermekte. Bu belgeye göre Süvari 7. Alay Kumandanlığında bastırılan silahlı mücadeleye çağrı bildirisi Seydişehir Kaymakamlığı’nın bilgi ve müsaadesiyle Seydişehir Ahz-ı Asker Şubesi tarafından tüm köylere dağıtılmıştır.
Günümüz askerlik şubelerine o dönemde Ahz-ı Asker Şubesi denilmekteydi. Dahiliyye Nezareti de bu yazıyı 20 Ağustos 1919 (20 Ağustos 1335) tarihinde Harbiye Nezaretine havale etmiştir. Bahse konu bildiri (beyanname) şu şekildedir: “Silahaltından bazı askerlerimiz kaçıyor. Bu dine, millete, zarardır. Milletimizin şerefine, şanına, tarihine lekedir. Bu işte göz yuman kimseler ellerini vicdanlarının üstüne koyup bir avuç toprağımızın göğsünde bir zehirli diken olduklarını düşünsünler. Köy büyükleri, imam ve ihtiyarlarla, ana babalar,…şubeler, neferinden zabitine, yazıcısından, reisine kadar bu hakikatleri anlatmalılar. Harbden evvelki kadar elimizde kalan top ve silahlarımız yerlerde kalmasın. Kuran-ı Kerim’in kuvvet üzerine yazılmış ayetleri hatırlardan çıkmasın. Çünkü biz Müslümanlar, dünyada her küçük milletin bile bir ordusu bir kuvveti vardır. Sonra asayiş, nizam, her şey bozulur. Köyden köye gidilemez. Her gücü yeten zaif ve âcizi ezer. Düşman da dalımıza biner! Her büyük Devletin harpte gördüklerimiz gibi Rus, İngiliz, Fransız, İtalyan, Avusturya hepsinin Müslümanlardan da askerleri vardır. Kuvvetsiz devlet olmaz. Hükümetimizin elinde emre amade bulunacak bir kuvvet dahil de selamet, hariçte ise bir sulh içün birinci vasıta olduğunu insafı olanlar bilirler. İzinsiz, kâğıtsız, haksız sebeplerle bir adam vazifesini bırakmaz. Bu günahtır. Bir handan çıkarken hesap görülür. Bir devlet evinden, kışladan habersiz gece çıkmak ayıptır. Bu güzel nasihatlerin sonu acıdır. Bir daha affı şahane ümidiyle devletin varlığını tehlikeye düşürmek maazallah saltanat makamını da kolsuz kanatsız tehlikede bırakmak aklın kârı değildir. Uzak Müslümanlar halimize ağlarlar. İçimizdeki dışımızdaki düşmanlarda gülerler. Düşmanlar para ile askerlerimizi kaçırmaya çalıştıkları muhakkaktır. Askerden kaçan düşman demektir. Kaçıranların milliyetini kabul etmek sayılır sonra başka yerlerde olduğu.. firar edenler idam edilir. Ailesi sürülür. Anası babası tedirgin olur. Belki de evi yıkılır. Göz yumanlar müsamaha edenler, firariye yatak olanlar ağır ceza görür. Her tahammülün bir haddi vardır. Ne vakte kadar bu bozukluk devam edecek? Ne vakit dönülecek? Belki de “ bir musibet bin nasihatten evladır” denecek bir hal olur... Sebepsiz bir ev yıkılır. Herkes kendine düşen vazifeyi yapsın. Şubesine gitsin. Ben geldim desin. Zaman çabuk geçer. Sıdk ve sadakatle iş göreni Allah muvaffak eder. Allaha inananlar böyle yapar ve böyle yapıyor. Doğru yol karanlık olmaz. Doğrunun anası ağlamaz”.
Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.