Sitenin solunda giydirme reklamı denemesidir

Bir yörük iyiliğe nasıl mukabele eder?

(İHA) - İhlas Haber Ajansı | 13.02.2021 - 00:34, Güncelleme: 06.01.2023 - 07:46
 

Bir yörük iyiliğe nasıl mukabele eder?

Seydişehir’in önemli değerlerinden, çok yönlü bir isim Rüştü Ergen’in Konya’da yayınlanan Selçuk Gazetesi’nin 8 Mayıs 1946 tarihli nüshasında “Yörükler Arasında Geçen Günler” yazı dizisi altında kaleme aldığı “Bir yörük iyiliğe nasıl mukabele eder?” başlıklı yazısını sizlerle paylaşıyorum:
Tarihçi Ercan Arslan’ın araştırma yazısı Seydişehir’in önemli değerlerinden, çok yönlü bir isim Rüştü Ergen’in Konya’da yayınlanan Selçuk Gazetesi’nin 8 Mayıs 1946 tarihli nüshasında “Yörükler Arasında Geçen Günler” yazı dizisi altında kaleme aldığı “Bir yörük iyiliğe nasıl mukabele eder?” başlıklı yazısını sizlerle paylaşıyorum: “Çocukluk hatıralarım arasında bir yörük Ayşe Nine vardır. İlkbaharda Seydişehir dağlarına göç eden Boz Ahmetli obasından olan bu dul kadın, babamın keçi yarıcısı (ortağı) idi. Her Pazar günü şehre gelen Ayşe Nine bize uğrar ve çocuklara armağan olarak cibcik sakız (ot kökünden çıkan bir madde olup jikle gibi olur) getirirdi. Onun için kardeşlerimle beraber pazarı iple çekerdik. Seneler sonra Umumi Harp (I.Dünya Savaşı, Seferberlik) ilan edildi. Bir bahar yörükler geldi. Ayşe Nine gelmedi. Meğer evinin hem erkek ve hem kadını olan bu çalışkan kadını sehilde (Antalya ilinde kışladıkları yere bu adı verirler. Sahilden muhaffef) Aşkıyalar dağa kaldırmışlar. Her zaman yanında taşıdığı parasını almışlar. Aşkıyaya karşı koymuş, öldürmüşler. Beş on gün sonra ölüsü bir çam altında bulunmuştur. Ayşe Nine’nin yerine oğlu Sarı Ahmet kaim oldu. Babamın ölümünden sonra ben de Sarı Ahmet’le yıllarca yarıcılık ettim. Bir sonbahar yörükler sehile göç ederlerken Sarı Ahmet geldi ve dedi ki: Ağam keçilerini getirdim. Teslim al. Ben yarıcılık etmeyeceğim. Kışın sehil havasına alışmış keçilerimin kar çok düşen Seydişehir’de kışlaması tamamen ölmeleri demek olacağından vaziyete çok müteessir oldum. Birbirimizden memnun idik. Yek diğerimizi hiç kırmadık.Senelerce gelirini elinden alacak borçlu da değildi. Hepsini Ahmet Ağa’ya anlattım ve göç zamanı keçilerimi yüz üstü bırakarak gitmesinin yarıcılık türesine uymayacağını da söyledim. Söz kâr etmiyor. Yalnız içini çekerek; Ağam ben senden yerden göke kadar memnunum Ah! Ne yapayım diyordu. Bizzarure ayrıldık. Keçilerimi teslim aldım. Ahmet Ağa da sehile gitti. İkinci sene yörükler ilkbaharda tekrar geldiler. Ahmet Ağa ziyaretime geldi. Konuşurken işini sordum. Sehilde bilmeyerek bir senede kefil diye parmak basmıştım. Sonradan aklım başıma geldi ama iş işten geçti. Tüccar senedi geri verir mi? Sehilde icra geldi. Her şeyimi sattılar. Bir çadır iki deve kaldı. Senin keçiler olsa onlarda satılacaktı. Sonra ben ne yapardım. A!! Ahmet senin mallar gittikten sonra benim yetmiş keçi gitmiş ne çıkar. Öyle değil ağam; Hukuk var hukuk şimdi benim neyimi alacaktın? -Şimdi ne yapıyorsun?...Başkasının keçilerine çobanım. Amma sana karşı alnım ak dedi (Selçuk, 8 Mayıs 1946,Yıl 1, Sayı 52,sayfa 3)” İncelediğimiz bu yazı dönemin Seydişehir’i ve dağlarına göçüp gelen yörükler arasındaki bağı göstermesi bakımından çok önemlidir. Bir devrin panoramasını bizlere sunan Rüştü Ergen yerleşik kültürün göçebe kültürle ne denli kaynaştığını, sosyolojik tahlillerle ortaya koyuyor. Umumi Harpte katledilen Yörük Ayşe Nine, Boz Ahmetli Yörükleri, Sarı Ahmet Ağa ve nesilden nesile aktarılan yarıcılık töresi “Bir Yörük İyiliğe Nasıl Mukabele Eder?” sorusuyla ortaya konuluyor. (Boz Ahmetli Yörüklerinin Seydişehir yakınlarında konakladığı üç büyük yayla vardır. Bunlar Kuyucak, Küpe ve Maden yaylalarıdır. Kuyucak Yaylası; At yatağı kapısı, Buzlu kapı, Goca kapı, Şimşir Taşı, Eşek (Eşik) Çukuru, Göl yeri, Kervan yolu, Galevet arasında kalan bölgedir. Küpe Yaylası; Zencirli/Halkalı, Karafilli, Kurtlu kar deliği, Çorba Gediği, Yellice, Körüklük/Gerli ağaç, Buzlu, Sıraişamlar, Ortayurt, Eğrikar gedikleri ile çevrili alandır. Maden Yaylası ise; Maden, Sulusay, İkimezer, İledinligözet, Beşişam, Akoluk Göründüğü, Kiremitli, Medrese, Kış yatağı, Fatmakatı, Çeltek, Eğrikar, Sümbül, Buzlu, Boz, Garıbeleni, Tekneli, Kömüryandığı, Çanyittiği, Sağırlı, Ortayurt, Güllü yalak, Güvercinlik/Buzini oluşturmaktadır. Bozahmetli Yörüklerinin bir kısmı günümüzde Seydişehir’in dokuz Mahallesinde yerleşik olarak yaşamlarını devam ettirmekteler. Hüseyin Acır, Bozahmetli Yörükleri, Ankara 2020,s.39) Yakın geçmişimizin birer günlüğü mesabesindeki yazıları için Öğretmen Hasan Rüştü Ergen’e ne kadar teşekkür etsek azdır. (Araştırmacı Tarihçi Ercan Arslan)
Seydişehir’in önemli değerlerinden, çok yönlü bir isim Rüştü Ergen’in Konya’da yayınlanan Selçuk Gazetesi’nin 8 Mayıs 1946 tarihli nüshasında “Yörükler Arasında Geçen Günler” yazı dizisi altında kaleme aldığı “Bir yörük iyiliğe nasıl mukabele eder?” başlıklı yazısını sizlerle paylaşıyorum:

Tarihçi Ercan Arslan’ın araştırma yazısı

Seydişehir’in önemli değerlerinden, çok yönlü bir isim Rüştü Ergen’in Konya’da yayınlanan Selçuk Gazetesi’nin 8 Mayıs 1946 tarihli nüshasında “Yörükler Arasında Geçen Günler” yazı dizisi altında kaleme aldığı “Bir yörük iyiliğe nasıl mukabele eder?” başlıklı yazısını sizlerle paylaşıyorum:

“Çocukluk hatıralarım arasında bir yörük Ayşe Nine vardır. İlkbaharda Seydişehir dağlarına göç eden Boz Ahmetli obasından olan bu dul kadın, babamın keçi yarıcısı (ortağı) idi. Her Pazar günü şehre gelen Ayşe Nine bize uğrar ve çocuklara armağan olarak cibcik sakız (ot kökünden çıkan bir madde olup jikle gibi olur) getirirdi. Onun için kardeşlerimle beraber pazarı iple çekerdik.

Seneler sonra Umumi Harp (I.Dünya Savaşı, Seferberlik) ilan edildi. Bir bahar yörükler geldi. Ayşe Nine gelmedi. Meğer evinin hem erkek ve hem kadını olan bu çalışkan kadını sehilde (Antalya ilinde kışladıkları yere bu adı verirler. Sahilden muhaffef) Aşkıyalar dağa kaldırmışlar. Her zaman yanında taşıdığı parasını almışlar. Aşkıyaya karşı koymuş, öldürmüşler. Beş on gün sonra ölüsü bir çam altında bulunmuştur. Ayşe Nine’nin yerine oğlu Sarı Ahmet kaim oldu. Babamın ölümünden sonra ben de Sarı Ahmet’le yıllarca yarıcılık ettim. Bir sonbahar yörükler sehile göç ederlerken Sarı Ahmet geldi ve dedi ki: Ağam keçilerini getirdim. Teslim al. Ben yarıcılık etmeyeceğim. Kışın sehil havasına alışmış keçilerimin kar çok düşen Seydişehir’de kışlaması tamamen ölmeleri demek olacağından vaziyete çok müteessir oldum. Birbirimizden memnun idik. Yek diğerimizi hiç kırmadık.Senelerce gelirini elinden alacak borçlu da değildi. Hepsini Ahmet Ağa’ya anlattım ve göç zamanı keçilerimi yüz üstü bırakarak gitmesinin yarıcılık türesine uymayacağını da söyledim. Söz kâr etmiyor. Yalnız içini çekerek; Ağam ben senden yerden göke kadar memnunum Ah! Ne yapayım diyordu.

Bizzarure ayrıldık. Keçilerimi teslim aldım. Ahmet Ağa da sehile gitti. İkinci sene yörükler ilkbaharda tekrar geldiler. Ahmet Ağa ziyaretime geldi. Konuşurken işini sordum. Sehilde bilmeyerek bir senede kefil diye parmak basmıştım. Sonradan aklım başıma geldi ama iş işten geçti. Tüccar senedi geri verir mi? Sehilde icra geldi. Her şeyimi sattılar. Bir çadır iki deve kaldı. Senin keçiler olsa onlarda satılacaktı. Sonra ben ne yapardım. A!! Ahmet senin mallar gittikten sonra benim yetmiş keçi gitmiş ne çıkar. Öyle değil ağam; Hukuk var hukuk şimdi benim neyimi alacaktın? -Şimdi ne yapıyorsun?...Başkasının keçilerine çobanım. Amma sana karşı alnım ak dedi (Selçuk, 8 Mayıs 1946,Yıl 1, Sayı 52,sayfa 3)”

İncelediğimiz bu yazı dönemin Seydişehir’i ve dağlarına göçüp gelen yörükler arasındaki bağı göstermesi bakımından çok önemlidir. Bir devrin panoramasını bizlere sunan Rüştü Ergen yerleşik kültürün göçebe kültürle ne denli kaynaştığını, sosyolojik tahlillerle ortaya koyuyor. Umumi Harpte katledilen Yörük Ayşe Nine, Boz Ahmetli Yörükleri, Sarı Ahmet Ağa ve nesilden nesile aktarılan yarıcılık töresi “Bir Yörük İyiliğe Nasıl Mukabele Eder?” sorusuyla ortaya konuluyor. (Boz Ahmetli Yörüklerinin Seydişehir yakınlarında konakladığı üç büyük yayla vardır. Bunlar Kuyucak, Küpe ve Maden yaylalarıdır. Kuyucak Yaylası; At yatağı kapısı, Buzlu kapı, Goca kapı, Şimşir Taşı, Eşek (Eşik) Çukuru, Göl yeri, Kervan yolu, Galevet arasında kalan bölgedir. Küpe Yaylası; Zencirli/Halkalı, Karafilli, Kurtlu kar deliği, Çorba Gediği, Yellice, Körüklük/Gerli ağaç, Buzlu, Sıraişamlar, Ortayurt, Eğrikar gedikleri ile çevrili alandır. Maden Yaylası ise; Maden, Sulusay, İkimezer, İledinligözet, Beşişam, Akoluk Göründüğü, Kiremitli, Medrese, Kış yatağı, Fatmakatı, Çeltek, Eğrikar, Sümbül, Buzlu, Boz, Garıbeleni, Tekneli, Kömüryandığı, Çanyittiği, Sağırlı, Ortayurt, Güllü yalak, Güvercinlik/Buzini oluşturmaktadır. Bozahmetli Yörüklerinin bir kısmı günümüzde Seydişehir’in dokuz Mahallesinde yerleşik olarak yaşamlarını devam ettirmekteler. Hüseyin Acır, Bozahmetli Yörükleri, Ankara 2020,s.39)

Yakın geçmişimizin birer günlüğü mesabesindeki yazıları için Öğretmen Hasan Rüştü Ergen’e ne kadar teşekkür etsek azdır. (Araştırmacı Tarihçi Ercan Arslan)


Habere ifade bırak !
Habere ait etiket tanımlanmamış.
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve seydisehirinsesi.com.tr sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.