İnsan bazen, “İçimde bir sıkıntı var, bir huzursuzluk var” der.
Bazen de “yere göğe sığamıyorum, sanki nefes alamıyorum” der, huzurdan yoksun olduğu anlarda…
Peki, neden yaşar insan bu huzursuzluk halini?
Ya da nedir Huzur?
…
Ne sadece mutluluk demektir huzur, ne de sadece keyifli olmak…
Huzur, “İnsanın içinde duyumsadığı rahatlık duygusu, Gönül rahatlığı, İç ferahlığı, dinginlik, çekişmesizlik.” demektir ve diğer bir anlamı İle de “makam, ön, kat.” demektir.
Huzur, Çekişmesizliktir,
Çünkü tüm çekişmeler insanı huzursuz eder. Ve İnsan en çok kararsız kaldığı zamanlarda, bir savaş halinde iken kendini huzursuz hisseder. İster aklıyla kalbi arasında kaldığı içerdeki bir savaş olsun bu, ister çevresindekilerle…
Ve Aslına bakarsanız içinde huzuru yaşayan insanın, ne kendiyle ne de bir başkasıyla kavgası olmaz. Her şeyi birlemenin verdiği bir huzurdur ki bu, ikilik kalmaz…
…
“Vesvese şeytan işidir” sözünü işitmişsinizdir. Sürekli, ısrarla size korkular, kaygılar salan aklınız, sizi huzurdan alı koyar. Hz. Muhammed “ben şeytanımı (alt bilincimi, aklımı) Müslüman ettim” sözüyle, ıslah edilen aklın güzelliğinden bahseder…
Ve Huzur, Dinginliktir…
İnsan sükunet içinde, dinginlikte huzur bulur. Tüm sesler, yani uğultular susmuştur da sadece Hakk’ın sesi duyulur her yerden…
Ve işte o zaman insan huzur bulur…
Huzur, Gönül rahatlığıdır.
İnsanın, Vicdanın rahat olması, ne olursa olsun daima içini ferah tutmasıdır. Çünkü daima en güzelini düşünen, en güzelini söyleyen ve en iyisini yapan eden olmak üzere yaşayan insanın, içinde ferahlık olur.
Bu sebeple, “Allah Gönlün’e ferahlık versin” diye dua edilir. Çünkü ferahlık, genişliktir, dar kalıplardan, sınırlardan özgürleşmektir.
“ Biz Senin göğsünü açıp genişletmedik mi?( Gönlünü ferahlatmadık mı?) Ve üzerinden yükünü kaldırmadık mı?
(İnşirâh Suresi 1-2. Ayet)
Üzere, Gönül sınırsız olandır…
İnsan bunu kavradığı zaman, önce Gönlün’e inanır, gücünü Gönlün’den alır, ve işte O zaman, her dem huzuru hisseder ve yaşar…
Çünkü insan Gönül’e dahil olduğu zaman, aklınının zanlarından, vesveselerinden, kaygı ve korkularından arınarak zihninin kölesi olmaktan kurtulur.
Yine İnsan Gönlün’e dahil olduğu zaman, kibirlenmek, böbürlenmek, kıskançlık etmek kalmaz ve hep “ben, ben,” diyen,hepsi benim olsun dedirten, doymak bilmeyen nefsinin arzularından özgürleşir.
…
Netice de, İnsan, Huzuru dışarda aradığı için bir türlü bulamaz…
En yakınındadır oysa aradığı lakin O uzaklarda zanneder...
Oysa huzur insanın içindedir.
Ne alacağı yeni evde, ne arabada ne şanda ne de şöhrette…
Dışarda aradığı ve huzuru bulacağını zannederek kölesi olduğu her şey, sadece gelip geçici hazlar yaşatır insana…
Dolayısıyla, Huzurlu olmak, her an Huzur’da olduğunu hissetmek ile mümkündür. Ra’d Suresi 28. Ayet der ki;
“Onlar, inananlar ve kalpleri Allah’ı anmakla huzura kavuşanlardır. Biliniz ki, Gönüller ancak Allah’ı anmakla huzur bulur.”
Çünkü her an Allah’ın Huzur’unda ( kat’ında, makam’ında) olduğunu hisseden de, her an O’nunla hem hal olan da, ne aklının oyunları, ne de nefsinin zulümleri kalır.
Sadece güvenmenin ve emin olmanın verdiği bir huzur olur…
Hisseder her an yaradanının ona şah damarından daha yakın olduğunu ve her halinden haberdar olduğunu…
Bu sebeple, İnsan “yerlere göklere sığmadım inanan kulumun Gönlün’e sığdım” diyen Allah İle Gönül’de nefeslenirse, işte ancak O zaman “yere göğe sığamıyorum, sanki nefes alamıyorum” dediği huzursuzluk halinden arınır.
Ve ne yaşanırsa yaşansın, vardır elbet bir hikmeti diyerek,
Şerleri hayreyler ve An’ı seyreyler…