Saliselerin saniyeleri, saniyelerin dakikaları, dakikaların saatleri, saatlerin günleri, günlerin haftaları, haftaların ayları, ayların ise yılları, yılların da asırları kovaladığı bir dünyada yaşıyoruz.
Bunun için büyüklerimiz ‘vakit nakittir’ demişler. Anne karnından ölüme giden zaman tüneline ‘ömür’ denir. Ömrü yiyip bitiren bu kıymetini bilemediğimiz saniyelerdir. Saniyeler o kadar önemlidir ki; bazen saniyeler hayat kurtarır, aynı saniyeler bazen de can alır. O saniyeler bazen kazandırır bazen de kaybettirir. Güneşin buzları erittiği gibi, zaman da canlıları adeta öyle eritir. Daha bizim bilmediğimiz bu saniyeler içerisinde neler oluyor neler bir bilseniz...
ŞİMDİ...
Çıkın dışarıya... Spor yapın, yürüyüş yapın, ya da gezin dolaşın, gelin evinize. Atın bir odaya kendinizi. Zira yoruldunuz. Rahat bir koltuğa, ya da bir kanepeye veyahut arkanıza bir yastık alıp şark odasına... Yaslanın arkanıza. Rahat olun. Şöyle derin bir nefes alın. O nefesi vermeden tam 2 saniye geçer. Şimdi bakalım o 2 saniyede bu evrende neler oluyor;
Dünyamız güneşin etrafında tam tamına 60 kilometre yol aldı.
Güneşimiz, 10 milyon kere milyar ton kömür yakarak elde edeceği muazzam bir enerjiyi uzaya fırlattı.
Dünyamız, güneşle birlikte samanyolu çevresinde 500 kilometrelik bir mesafe katetti.
Deniz ve okyanuslardan tam 50 milyon ton su buharlaştı.
Yerin altındaki bakteriler 200 ton karbondioksiti oksijene çevirip tekrar bize geri gönderdiler.
Bir bardak suyun içerisindeki moleküllerden her biri 300 metrelik dönüş yaptı.
Odamızdaki hava moleküllerinden her biri ise, bir duvardan bir duvara bin defa gelip gittiler. Aynı zamanda her bir molekül kendi etrafında 100 milyar dönüş yaptı.
Damarlarımızda konuşlanmış devriyeler, vücudumuzdaki hücrelerin 10 milyarını sağlık kontrolünden geçirdi.
BİR SANİYE...
3180 yıldız doğdu.
900'den fazla yıldız büyük bir patlama geçirdi.
30'dan fazla, ömrü geçen yıldızların içine girip yok olduğu -adeta elektrik süpürgesinin tozları içine çektiği gibi-yıldızları içine çeken kara delikler doğdu.
150.000'den fazla gezegen oluştu.
Işık saniyede 300.000 kilometrelik mesafe katetti...
Bunlar sadece birkaç tane... Haaa unutmadan söyleyeyim! Bir de saniyenin milyonda biri, hatta milyarda biri kadar zaman diliminde daha neler neler oluyor!!! Yazacak olsak satırlar almaz. Peki, neden yazdık bunları?
Ey insan! Yaşadığın gezegen bu evrende bir nokta değil... Sen ise bir hiçsin. Allah'ın sonsuz kudretini, yaratıcının mükemmel sanatını kavrayamayan, anlayamayan zavallı canlılarız. Emin olun ki Allah'ın rahmeti sayesinde yaşıyoruz, evrende tüm bu olup bitenler hiç şüphesiz ki âlemlerin rabbi olan Allah tarafından kontrol ediliyor. İnsan bir de utanmadan rabbine şirk koşar, putların, heykellerin, sahte tanrıların önünde eğilir. Hayatına Allah'ı karıştırmaz. Sonra da kalkar 'elhamdülillah Müslümanım' der.
Şimdi bu evrenin sahibine bir kulak verelim bakalım ne buyuruyor:
‘Göklerde ve yerde Allah'ın varlığını, birliğini ve kudretini gösteren öyle deliller var ki! Onlar, bu delillerle sürekli iç içe, yan yana bulunurlar, fakat üzerinde hiç düşünmeden tam bir aldırmazlık içinde onlardan yüz çevirirler! Onların çoğu, Allah'a ancak şirk koşarak inanırlar.’ (Yusuf 105 106)
Yukarıda saydığınız evrendeki bu kanunları keşfeden olur da bu kanunları koyan olmaz mı?
Ey yüce Rabbimiz! Heybetinden, azametinden ve sonsuz ilminden senin rahmetine sığınırız. Bizi kâinata ibret gözüyle bakan kullarından kıl. Ayetlerine yürekten iman eden kullarından eyle.
Âmin.
Selametle Allah'a emanet olunuz…