Bozkır-Seydişehir-Beyşehir Seyyar Tacirleri (1955)
Bozkır-Seydişehir-Beyşehir Seyyar Tacirleri (1955)
Tarihci -Yazar Ercan Arslan'ın kaleminden 'Bozkır-Seydişehir-Beyşehir Seyyar Tacirleri (1955)' başlıklı yazısı...
Cumhuriyet Türkiye’si kurulalı çeyrek asır geride bırakılmıştı. Seydişehir, Beyşehir, Bozkır kazalarının ova olan arazisi bir kenara bırakılacak olursa topraklarının kalanının üçte ikisi dağlıktı. Halkın çoğu hayvancılık ve tarım ile meşguldü. Ziraatla meşgul olanların zahmetli halleri çoğunlukla ektiği kadarını topraktan geri almakla neticelenirdi. Bu yüzden bölge halkının bir kısmı çalışmak için İzmir ve Antalya’ya gider kazandığını da köyündeki ihtiyacına sarf ederdi. Bozkır, Seydişehir ve Beyşehir’in iktisadi ve zirai durumları birbiriyle sıkı sıkıya bağlıydı. Bozkır’da yapılan bir meta diğer ikisinde ya hiç yapılmaz ya çok az imal edilirdi. Seydişehir ve Beyşehir’in ürettikleri de yekdiğeri için aynıydı. Tabiatın bu üç kazaya olan eziyeti yahut bereketi de nerdeyse aynı sayılırdı.
Bozkır köylerinden küçük sermayeli bir tacir, civar köylerden satın aldığı bir yük kuru üzümü (70-80kg) eşeğine yükler. Tanesinden bir pantolon çıkan ve her birine bir top denilen Depme’ (Bozkır köylerinde halis yünden imal edilen dayanıklı, kaba kumaş) den satın alarak 10-20 top tedarik ederek iki küçük balya yapar ve atına sarar. Geceleri kendisine yorgan vazifesi gören, pazarlarda malının altına sergi yaptığı çulu hayvanın eyeri üzerine atar. Köyüne dönünceye kadar kendisini idare edecek miktarda yiyeceği heybesine koyar. Çarşamba günü erken saatlerde köyünden yola çıkar. Yükü hafif atının üzerine yoruldukça binmek, münasip yerde hayvanlarını otlatmak suretiyle Seydişehir’e varır. Perşembe sabahı şehre girer. Yükleri Pazar mahalline indirir. Hayvanlarını az bir ücretle güdücüye teslim eder. Belediyeden metrekare birimi üzerinden kiraladığı Pazar yerine mallarını çıkarıp satışa başlar. Şayet Pazar iştahlı ise yemeği de unutarak öğle sonuna kadar çalışır. Nihayet pazar dağılınca kalan mallarını hayvanlarına yükleyerek Beyşehir yolunu tutar. Cumayı kırda geçirir. Cumartesi günü Beyşehir’de mallarını satmaya çalışır. Çok defa getirdiklerinin hepsini bu iki pazarda satarak köyüne döner. Dört gün süren bu alış verişten elde ettiği kâr şöyledir: 80 kilo üzümün kilosunda on, Pazar iştahlı olursa on beş kuruştan 12 Lira, her Depme topundan 50 kuruş hesabıyla yirmi toptan 10 lira. Toplam 22 Lira kazanç elde eder. İki pazarda Belediyeye verdiği Pazar mahalli kira bedeli ile hayvan otlatma ücretleri 3,4 lira bundan çıkarılırsa 18 lira kâr etmiş oluyor. Hanlarda yatmadan ve yanında taşıdığı azığı ile iktifa ederek türlü zahmetlerle yapılan bir ticaret, İki hayvanı ile 5 gün süren ve köyüne ancak dönebilen bir tacirin menfaati. Ne yapsın ki! Bu tacirin köyü ya dağlık yahut toprağı azdır veya hiç yoktur.
Seydişehirli bir Demirci, Kunduracı, Leblebici de imal ettiği bir metaı çok defa hayvanlarına yükleyerek Cuma günü erken saatlerde Seydişehir’den hareket eder. Bir kaç senedir Beyşehir-Seydişehir arasında pazarcı kamyonları ihdas edilmiştir. Ancak paraya acımayanlar Cumartesi günü sabahleyin eşyasını kamyona yerleştirir. Kendisi de biner. Kamyon çok defa fiyatı düşürmek için tıklım tıklım dolar. Hiçbir istirahat şartı düşünülmeden Beyşehir’e varılır. Şehrin pazarında mallarını satan Seydişehirli tacir akşama evine döner. Beyşehir köylüleri de ya kendi yetiştirdiği veya komşularından satın alarak tedarik ettiği mevsime göre kiraz, elma, armut, yaş üzüm gibi meyveleri hayvanlarına yükleyerek Çarşamba günü yola çıkar geceyi kırda geçirir. Perşembe günü Seydişehir’e girer. Pazarda malını satar. Cuma günü köyüne döner. Ancak paraya kıyabilen kamyonla gelir ve gider.
Bu üç kazada da çift hayvanı ölen, damızlık inek, koyun ve emsalini almak isteyen ve buna muvazi olarak fazla mallarını satmak arzusuna düşen halk, hayvanlarını alır konarak göçerek bu kazaların pazarlarına giderdi. İhtiyaçlarını alır veya hayvanlarını bac (vergi) vererek satar. Hülasa üç kaza halkı ihtiyaçlarını bu pazarlardan giderir. Bu kaza halkları ticari yönden bu kadar birbirine bağlıdır. Şimdilik motorlu taşıtların azlığı ve küçük tacirlerimiz için bu kamyonların ucuz olmamaları kullanımını sınırlandırmaktadır. Üç kazaya ilaveten Beyşehir Hüyük nahiyesi, Bozkırın Ahırlı Nahiyesi de bu ticari güzergâhın uğrak yerlerindendir. Aradan geçen bunca yıl, gelişen ve değişen ticari imkânlar, ulaşımdaki kolaylıklar bu üç güzide ilçemizin ticaretle meşgul kimseleri için hayatı ne denli değiştirmiş olmalı. (Rüştü Ergen, “Bir çevre ile hasbihal”, Yeni Konya,16-17 Ağustos 1955)
Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.