Metli’nin üçüncü kitabı ‘Kitabın Ortası’ yayınlandı

Gazetemiz yazarlarından eğitimci Mustafa Metli’nin üçüncü kitabı olan “Kitabın Ortası” isimli şiir kitabı yayımlandı.

“Kitabın Ortası” isimli şiir kitabı ile ilgili gazetemize bilgi veren Mustafa Metli, “Daha önce II. Abdülhamit Han’ın yabancı dillerden Türkçe’ye çevirttiği 1616 eserden birisi olan ve polisiye roman türündeki ‘Morgan’ın İfşaatı’ isimli eseri Osmanlıca aslından günümüz Latin Harflerine çevirerek edebiyatımıza bir katkıda bulunmuştuk. Hocam Prof. Dr. Caner Arabacı öncülüğündeki bu çalışmamız kendisinin çabalarıyla kitaplaşmıştı. Ayrıca Eski Çağ Tarihi yüksek lisans tezim ise Hocam Doç. Dr. Muammer Ulutürk’ün girişimleriyle ‘Mezopotamya’da Ekmek (Üretim, Tüketim, Kültür ve İnanç)’ adıyla kitaplaşmıştı. Akademik özellik taşıyan ve hocalarımın teşvik ve çabasıyla ortaya çıkan bu iki eserimden sonra bugüne değin yazdığım şiirlerden bir seçki yaparak “Kitabın Ortası” isimli şiir kitabımı yayımladım.” dedi.

 

MADDİ BİR KAZANÇ ELDE ETMEYİ DÜŞÜNMÜYORUM

Metli, “Benim asli işim eğitim. Gazi Ortaokulu Müdürüyüm. İşimi severek yapıyorum. Okumayı, araştırmayı, yazmayı, en önemlisi kendimi geliştirmeyi seviyorum. İnsanlara faydalı olabilmenin çabası içindeyim. Yazdığım kitaplardan maddi bir kazanç elde etmedim. Diğer iki akademik kitabım internet üzerinden temin edilebilir. Bu kitabımdan da maddi bir kazanç elde etmeyi düşünmüyorum. ‘Kitabın Ortası’ isimli şiir kitabımı eşe dosta hediye edeceğim veya oluşacak gelirinin tamamını okuluma bağışlayacağım. Şiirlerimden bazıları bestelendi, bazıları yorumlandı. Kitabımda sadece iki şiirim serbest diğerleri ise hece ölçüsü ile yazılmıştır. Şiirlerim önceden olduğu gibi Seydişehir’in Sesi Gazetesi’nde yayımlanmaya devam edecek.” diye konuştu.

KİTABIN TANITIM BÜLTENİNDEN

Edebî türler içerisinde duygu ve anlam olarak en yoğun tür kuşkusuz ki şiirdir. Şiir, sözle adeta büyü yapmaktır. Şiire kıymet veren Ortaçağ devri Arapları vahyi ilk defa işittiklerinde Peygamber Efendimizi büyücülükle ve şairlikle suçlamaları yine aynı sebepledir. Kendimi bildim bileli birbirine uyaklı ve yoğun içerikli sözler duymak beni hep etkilemiştir. Türkçe öyle bir dildir ki onun kelimeleri ile devasa yapbozlar yapabilirsiniz. Bir bakmışsınız savaşın içinde ağlayan bir çocuk, bir bakmışsınız dağ başında bir çoban ateşi ya da denizin üstünde bir fırtına resmi yapıvermişsiniz. Türkçe öyle bir dil ki söverken de severken de birbiriyle uyaklı sözler seçerseniz duyulan hazzı katlayabilir ve hiç unutulmamak üzere hafızalara kazıyabilirsiniz. Atasözleri böyledir, tekerlemeler böyledir, ninniler böyledir, en önemlisi de türküler böyledir. Serbest olarak yazılanlar da şiirdir ama şiirin kurallı, ölçülü, kafiyeli olması gerektiğine inanıyorum. Şiir yazmanın insanın kalbinin kapısını açık bırakmaktan farkı yok aslında. Hepiniz hoş geldiniz.