Eşkıya Kazak Mehmet (1926)
Milli Mücadele yıllarının üzerinden dört yıl geçmişti. Seydişehir Kenti, Belediye Reisi Remzi Beyin (Ülker) çabalarıyla yaralarını sarma çabası içindeydi. Reis Beyin Başkanlığı altında, Azalar Mal Müdürü Osman Bey, Adil Bey, Muallimler Birliği adına Rüştü Bey(Ergen), Ticaret Odası namına Hami, Hafız Efendilerin katılımıyla Seydişehir Tayyare Cemiyeti Aralık 1925’te oluşturulmuştu. O günün koşullarında kentin tek hamamı olan Seyyid Harun Hamamı bakımsızlık nedeniyle iki seneden beri çalışmıyordu. Kentin temizliği hususunda hassas olan Reis Bey ve rüfekasının (yoldaşları) dikkatinden kaçmayan bu durum üzerine 50 liralık bir sarfiyatla hamamın kazanı tamir edilmiş ve hamam tekrar çalışmaya başlamıştı. Kent, demirci dükkânlarının sebep olduğu yangınla sarsılmıştı. Arastanın basık damlı, tahta ve köhne kepenkli dükkânları on saat süren yangın neticesi tamamen yanmıştı. Yanan dükkânların çatıları bu defa kiremit veya çinko ile kaplattırılmış, kepenkler ise demirden ikmal edilmişti. Demirci dükkânlarının her yanı teneke ile kaplattırılmıştı. Leblebici ve kunduracı dükkânlarının ise asri bir halde yeniden inşa edilmesi bekleniyordu. Çarşı meydanında Pazar kurulan alanın çukur olması nedeniyle kış ayları boyunca bu alan suyla doluyor, durum pazar kurulmasına mani oluyordu. Yangın sonrası oluşan hafriyat, on üç liralık masrafla çukur alana doldurularak bu sorun halledilmişti. Çarşı caddesi yaklaşık yedi metre genişliğinde bir yol olarak düzenlenmişti. Pazar kurulan alanı ziynetlendiren şadırvan güzel bir şekilde tamir edilmişti. Tütün İdaresi Memuru Reşat Bey’in gayretleriyle tütün işleri düzene sokulmuş, kentte her türlü tütün bulunur hale gelmişti.
1924 yılında Antalya Mahpushanesinden kaçarak Seydişehir dağlarını kendine mesken tutan Kazak Mehmet isimli bir eşkıya vardı. Yol kesme, soygun, vurgun, adam kaçırma, katil ve nice fenalıkları ile nam salmıştı. Kazak Mehmet işlemiş olduğu bir cinayet hadisesi üzerine Antalya Mahpushanesinde cezasını çekmekte iken bir yolunu bularak firar etmiş, kendini Küpe Dağı derunundaki dehlizlere gizleyerek izini kaybettirmişti. Seydişehir Jandarma Kumandanı Muammer Bey, Kaza halkına bir türlü aman vermeyen bu azılı şakiyi, emrindeki müfreze ile takibe başlamıştı. Mevsim, dağlarda henüz kış idi. Üç metreyi bulan karla kaplı Gidengelmez Dağları kolluk kuvvetlerini acımasızca zorluyordu. Kar, tipi bir yana aç ve susuz olan müfreze amansız takipten vazgeçmemişti. Muammer Beyin kararlılığı, Jandarma Mehmet ile Hüseyin’in cansiparane gayretleri neticesinde yakayı ele veren Eşkıya Kazak Mehmet, 1926 yılı Martının son günlerinde girilen çatışmada ölü olarak ele geçirildi. Böylece Milli Mücadele yıllarında çok büyük fedakârlıklar göstermiş Seydişehir ahalisine eza ve cefa çektirmekten geri durmayan bir eşkıya daha layığını bulmuştu. Seydişehir Dağlarındaki eşkıyalığın romanı yazılacak olsa hacimli bir eserin vücuda gelmesi ihtimal dâhilindedir düşüncesindeyiz. (Babalık, Sayı 1976, 18 Aralık 1925; Babalık, Sayı 2069,6 Nisan 1926,sayfa 3)