Antik çağda Seydişehir'de şarap üretimi
Roma İmparatorluğunun temel içeceklerinden biri olan şarap Akdeniz ticaretinde de önemli bir rol oynamıştır. Aynı coğrafyada sonraki dönemlerde ortaya çıkan Hıristiyanlıkta şaraba verilen önem, onun neredeyse kutsal bir nitelik kazanmasına kadar varır.
Şarap, buğday ve zeytinyağıyla beraber Antik Akdeniz mutfağının üç ana ögesinden biriydi. Asma yetiştirmeyi öğrenmek barbarlıktan kurtulmuşluğun bir göstergesi kabul edilirdi. Amblada Antik Kenti, Hellenistik dönemden Erken Bizans Devrine kadar varlığını sürdürmüş Seydişehir’in Antik Çağ’daki en önemli iki yerleşiminden (diğeri Vasada’dır) birisi idi. Kent, Seydişehir’in Yenice, Kızılca, Kavak Mahallelerinin kavşak noktasındaki Asartepe üzerinde kurulmuştu. İsmin Grek dilinde asma anlamına gelen “Ampelos” sözcüğü ile Luvi dilinden geçtiği düşünülen “vanda/anda” ekleri sayesinde “Asmalı” yahut “asması bol” manalarında olduğu düşünülmektedir. Strabon Antik Anadolu Coğrafyası’nda Amblada’nın şaraplarının meşhur olduğundan ve tıbbi amaçlı kullanıldığından bahis açmıştır. Amblada (Asar Tepe) ve Seydişehir’in diğer yerleşimlerinde yapılan yüzey araştırmalarında çok sayıda üzüm ezme (pres) tekneleri, işlik ve delikli ağırlık taşlarına rastlanılmıştır.
Kızılca Köy, Kisecik, Ortakaraören Mahalleleri başta olmak üzere bu malzemelere fazlaca tesadüf edilir. Ayrıca Seydişehir Belediyesi önünde yer alan Asartepe’den getirilmiş Roma Devri Ostotekleriyle, Seyyid Harun Cami başta olmak üzere kentteki pek çok yapıda, devşirme malzeme olarak, üzüm asması, asma yaprağı, üzüm salkımı kabartmalı mezar stelleri kullanılmıştır. Üzüm bölge için önemli bir geçim kaynağıdır. Yalnızca şarap imalinde değil, pekmez yapımında da birincil hammadde üzümdür. Üzüm aynı zamanda Politeist inanışta Tanrı Dionysos’un sembolüdür. Tüm bu bulgular göstermektedir ki, Antik Çağda Seydişehir havalisinin sakinleri bağcılık, asma yetiştiriciliği ve şarap üretiminde son derece mahirdiler. Bu meşguliyetlerini aynı zamanda yöresel taşlar üzerine, inanışlarını mezar stellerine işlemekten geri durmadılar.
Şarap üretiminde kullanılan ezme taşlarını ve işlikleri yerel kireç taşından oyarak yaptılar. Bunlar yekpare taştan dikdörtgen, oval veya kare hazneli, bir tarafında gittikçe daralan formda akıtma kanalı olan tasarımlardır. Konik formlu, üst veya yan taraflarında bir delik olan pres ağırlık taşlarından anlaşılan, baskı kollu presleme tekniği ile üzüm suyunun çıkarıldığıdır. Baskı kollu preslerde tanelerin bir sandık (galeagra) içinde preslenmesi pres etkisini daha da artırmaktaydı.
Antik Çağdan günümüze Seydişehir’de bağcılık ve üzüm yetiştiriciliği son derece gelişmiş bir tarımsal faaliyettir. Karacalar Bağı, Anabağlar, Dağ Bağları ilk akla gelen yakın çevredeki bağlardır. Bununla beraber kırsal mahalle hudutları içerisinde bulunan pek çok bağ mevcuttur. Bu durum “bağa göçme, bağ bozumu” gibi kavramlarla Seydişehir ahalisinin sosyo kültürel hayatında da önemli bir yer etmiştir. Gerek Amblada’da gerekse Vasada’da yapılan bağbozumu ritüellerinin tiyatral sunumları zamanla Roma devrinde inşa olunan Amphi Tiyatrolarına aktarmış olmalılar.
(Strabon, Antik Anadolu Coğrafyası-XII-XIII-IVX, Çeviren Adnan Pekman, Arkeoloji ve Sanat Yayınları, İstanbul 2000; Asuman Baldıran, “Lykaonia Bölgesi Şarap İşlikleri (Beyşehir-Seydişehir Civarı)” Antik Çağda Anadolu’da Zeytinyağı ve Şarap Üretimi Sempozyum Bildirileri, 6-8 Kasım 2008, Mersin, Türkiye; Ergün Laflı, “Antik Hellen ve Roma Dönemlerinde Anadolu’da Bağcılık ve Şarapçılık” Üzümün Akdeniz’deki Yolculuğu Konferans Bildirileri, İzmir 2017)