Veysel Pınarı kültür zenginliğimizdir
Seydişehir tarihinden bir numune olan Veysel Pınarı 15.yüzyıldan içinde bulunduğumuz 21.yüzyıla çağlar boyu akıp gelen ve yeniden canlandırılması gereken bir kültür zenginliğimizdir.
Konuyla ilgili olarak Tarihçi Ercan Arslan şunları ifade etti:
“Veysel Pınarı’nın isminin Veysel Tekkesi’nin kurucusu Hacı Veysel’den geldiği kanaatindeyiz. Hacı Veysel Tekkesi, Seydişehir’e bağlı Karacalar köyünde idi. 1476,1483 ve 1530 yıllarında zaviye vakfına ait bir de çiftlik yeri vardı. (A.Değerli, Seydişehir 1305-1920, Fatih Devrinde Karaman Vakıfları, s. 34,Murad Çelebi Defteri, vr. 55a.,387 Numaralı Muhasebe Defteri,s.65.) 19.yüzyılda Seydişehirli Hacı Abdullah Efendi’nin (1807-1903) bu tekkenin mütevellisi Evren oğullarının kızı Arife Hanım ile evlendiği bilinmektedir (A.Ayaz,Seydişehir Tarihi 2003,s.88)
Veysel Pınarı Seydişehir’in Karacalar mevkiindedir. Gök taşlarla örülmüş bir havuzcuğun tabanından ve kenar seviyesinden kış aylarında patlayıp coşan bir pınardır. Öyle ki su ilerleyen kısımlarında neredeyse insan boyuna kadar ulaşan kanallar içinde kıvrılarak akar, içinde yağ balıkları olurdu. Bu pınara “Yılanlı Pınar” da denilmektedir. Pınarın olduğu mevkii vaktiyle üzüm bağlarıyla dolu idi. Pınarın etrafı Hacı Hüseyinlerin, Mehmet Emin Gürol’ların ve Yaşar Görünmez’in bahçesi ile çevrilidir. Pınarın hemen yanından asfalt yol geçmektedir.
Pınar suyunun cilt hastalıkları ile uyuz, siğil gibi rahatsızlıkların tedavisinde yararlılığı görüldüğü ve şifalı olduğuna inanılmaktadır. Eş bulamayan genç kızlar, çocuğu olmayan bayanlar bu pınarın başına gelir dualarını yaparlar, dileklerini dilerler sonra da pınarın başındaki söğüt ağacına ve etrafındaki çalılara yanlarında getirdikleri kırmızı çaputları yahut bezleri bağlarlardı. Buradaki kızılcık ağacı da aynı şekilde bu bezlerle dolardı. Çevre köy ve kentlerden de buraya gelenler olurdu (İsmail Gürol, D.1959).
Pınarın kıvrılarak akan kolları şimdi çevre yolu asfaltının karşı tarafında yoldan yaklaşık yetmiş metre içeride yalnız temel kalıntıları mevcut olan Veysel Tekkesi’nin yanından geçer Suğla’ya karışırdı. Bu tekke temelleri tahminen 12x12 metre ebatında olmalıdır. Yarım asır öncesine kadar Tekke’nin girişinde büyük taşlar ve mezarlar vardı. Ayrıca küçük su kuyuları mevcuttu. Günümüzde bu alanlar maalesef define avcıları tarafından tarumar edilmiş durumdadır. Seydişehir Kadı sicillerindeki miras taksimlerinde Karacalar bağlarından vereselere intikal eden pek çok bağ olduğu görülüyor. Değirmenci Mahallesinden İbrahim kızı Ümmügülsüm’ün, Cami-i Kebir Mahallesinden Abdullah oğlu Hafız Mehmet’in birer aded bağları bunlara örnek verilebilir. (230-231 nolu defter)
Tarihçi Arslan devam ederek “Bir kentin yer isimleri incelendiğinde ortaya çıkacak olan, o kentin kimliği, kuruluşu, taşıdığı kültür izleridir. Veysel Pınarı Seydişehir’in Türk devri yerleşiminde, 15.asırdan bu yana varola gelmiş tarihin sessiz bir tanığıdır. Pınar’ın yer tespitini, çalı ve dikenlerin temizlenerek görünür hale getirilmesini değerli büyüğüm, gönül insanı Bahaddin Paslı (D.1941) Bey ile birlikte gerçekleştirdik. Belediyemiz tarafından bu pınarın yerinin yeniden açılarak gerekli düzenlemenin yapılması, yönlendirme tabelasının konulması kültürümüzün bir numunesinin daha korunup yaşatılmasına katkı sunar düşüncesindeyiz” dedi.