I.Dünya Savaşı yıllarında Seydişehir esir kampı
I.Dünya Savaşı yıllarında Osmanlı Devleti sınırları içerisinde, muhasım devlet tebaasından (İtilaf Devletleri vatandaşı) askeri ve sivil esirlerin tutulduğu sekseni aşan esir kampı vardı. Bunlardan bir tanesi de Seydişehir esir kampı idi.
Konuyla ilgili olarak Tarihçi Ercan Arslan önemli açıklamalarda bulundu: “Seferberlik yıllarında(1914-1918) yurt dışında Müslüman Türk esirlerin tutulduğu esir kampları vardı. Buna karşılık Anadolu’da da muhasım devletlerin (İtilaf Devletleri) vatandaşı olan askeri ve sivil esirlerin tutulduğu sekseni aşan esir kampı vardı. Bunlardan biri de Seydişehir esir kampı idi. Seydişehir esir kampında Rusya Vatandaşı ve Polonyalı iki sivil esir dikkat çekicidir. Bunlardan Rusya vatandaşı Dimitri Kostantidiç Bakola, Polonyalı olan ise Tüccar Josef Lutic idi.
Dimitri Kostantidiç BakolaFeridiye’de (İstanbul-Beyoğlu) on beş nolu hanede Eşi Ketty Bakola, altı yaşındaki oğlu ve yaşlı annesiyle ikamet etmekte idi. Rus Kumpanyası vapurlarında müstahdem idi. Savaş nedeniyle Osmanlı Hükümeti tarafından Seydişehir’de bir buçuk yıl esir tutulmuştu. Bu süre zarfında Eşi Madam Ketty ev eşyalarını satmak, günlük işlerde çalışmak zorunda kalmış, aile ciddi mali sorunlar yaşamıştı. Durumun vehameti Seydişehir’den Mösyö Dimitri tarafından, İstanbul’dan da Madam Ketty tarafından çeşitli tarihlerde Dahiliye Nezaretine arzuhal (dilekçe) ile bildirilmişti. Mösyö Bakola Seydişehir’de virane evlerde sefalet içinde tutulduğunu bu nedenle ağır hasta olduğunu, parasının ise bulunmadığını belirtiyordu. Bir an evvel İstanbul’a dönmek ve ailesinin yanında tedavi olmak istemekteydi. Neticede Mösyö Dimitri Kostantidiç Bakola, Polis Müdürlüğünün hakkındaki olumlu yazısı ve Seydişehir Kazası Hükümet Tabipliği’nden aldığı hastalık raporu beyanıyla 24 Temmuz 1918 Çarşamba günü Konya Valiliği tarafından verilen seyahat varakası (pasaport) ile İstanbul’a dönmek üzere yola çıkmıştı.
Polonyalı esir Tüccar Josef Lutic’in ise Dahiliye Nazırı Talat Paşa’nın 14 Ekim 1917 tarihli yazısı üzerine İstanbul’a dönmesine izin verilmişti.
Tarihçi Arslan açıklamalarına devam ederek, “İtilaf Devletlerinden Rusya vatandaşı olan bu şahıslar seferberlik yıllarında Seydişehir esir kampında belli bir müddet kalmışlardı. Sonunda İstanbul’a dönmelerine müsaade edilmişti. Seydişehir’de kişisel arşivlerde bulunan ve bize ulaştırılmış olan iki materyal ’in bu esirlerden kaldığını düşünmekteyiz. Bu materyaller bir askeri matara ve bir askeri düğme’dir. Matara’nın bir yüzünde Çarlık Rusya arması olan çift başlı taçlı kartal kabartması bulunmaktadır. Diğer yüzünde ise “PAMIEC EUROPEJSKIEJ WOJNY F.K.” yazısı bulunmakta. Bu Leh dilinde “Avrupa Savaş Hatırası” anlamına gelmekte. Ayrıca mataranın alt tarafında yine lehçe “PARCHIM 1914-1916 LAGER” ifadesi yer almakta. Bu da “Parchim 1914-1916 Kampı ” manasına geliyor. Parchim kampı, Birinci Dünya Savaşı'ndaki en büyük Alman kamplarından biriydi. Polonya sınırına yakın olan kampta 250 ahşap kışlada Rus, Sırp, Polonyalı, Fransız, Belçikalı, İngiliz esirler tutulmuştu. Bunların sayısı yaklaşık 15000 dolayındaydı. Mataranın; ağız kenarındaki baskıdan anladığımıza göre Brüksel’de kişisel savaş objeleri üreten A.Fonson firmasına özel olarak yaptırılmış olmalıydı. Ancak F.K. kısaltması’nın açılımını şimdilik tespit edemedik. Zannımızca bu kod ad kısaltması olabilir. Askeri düğme’nin üzerinde ise yine Çarlık Rusya’sına ait arma yer almaktadır. Düğmenin alt iç bölümünde güçlü bir Rus düğme üreticisi olan Kopeikin ismi yer almaktadır. 1840 yılında Ivan Ignatievich Kopeikin St.Petersburg'da bir düğme fabrikası açtı. Kopeykin’ler Ekim 1917 Bolşevik Devrimi öncesine kadar Rus ordusuna metal düğmeler yaptılar ve altlarına kendi isimlerini damgaladılar. Bu işte uzmandılar. Öyle tahmin ediyoruz ki bu objeler kampta esir bir Rus Subayına aitti. Bir şekilde Polonyalı bir tüccar vasıtasıyla o günün koşullarında paraya çevrilerek Seydişehir’in Bostandere mahallesine ulaştı. Zayıf bir ihtimal de Galiçya cephesinde esaretten kurtulmayı başarmış bir Türk askeri tarafından getirilmiş olmaları. Her hâlükârda I.Dünya Savaşında Almanların gizli şehir Parçhim esir kampından, Osmanlı’nın Anadolu’daki esir kamplarından biri olan Seydişehir’e bu materyallerin ulaşmış olması tarihin ilginç hadiselerine örnek teşkil etmektedir.
Daha önceden hakkında açıklamalarda bulunduğumuz Rus casus İvan Bizanof’un da bu tarihlerde Seydişehir esir kampında tutulduğunu biliyoruz. Elbette o yıllarda Seydişehir’de İtilaf Devletleri tebaasından başka isimlerin de bu kampta tutuluyor olması, gözlerden uzak olan Torosların eteğindeki Seydişehir kampının önemini göstermektedir. Bu hadiseler ve objeler mutlak surette edebi eserlerde işlenmesi gereken durumlar ve tespitlerdir. Görmemiz gereken “Parchim esir kampından Seydişehir esir kampına macera dolu bir yolculuk yapılmış olması” dedi.