1949 kışında Seydişehir’de yaşananlar
“Karsız kış, meyvesiz ağaç, nüktesiz söz gibi tatsız olur derler. Hakikaten doğru. Islık çalarak esen rüzgarları, camları kamçılayarak yağan karlarıyla kışın kışlığını göstermesi lazımdır. Fakat bu seneki kış ta haddini aştı. Elli gün evvel yağan kar, gün geçtikçe yükseldi, metreyi geçti. Kırk gündür vilayetten, komşu ilçelerden sarfınazar köylerimizle irtibatımızı kesti. Bütün dertler sözler unutuldu. Soğuk nedeniyle tatil olan il okullarından gelen yavruların zamanında dönmemeleri günün en mühim dedi kodusu oldu. Vilayetçe yolu açmak için çıkarılan tank Akyokuş’tan geri dönmüş. PTT tarafından Konya’dan tahrik edilen traktör Hacı Osman Yokuşu’nda kara saplanmış. Posta omuzlarda geliyormuş. Bu lakırdılar arasında çocuk velilerinin endişeleri. Uçan kuştan medet ummaktadırlar. En son birçok tehlikelere rağmen yavrular yaya yola çıkarılıyor. Su değirmenleri don dan dönmemekte. Biricik fabrikanın yatakları yanmış. Günlük un ihtiyaçlarını kahve değirmenlerinde temin edenler boş değil. Fırınlar unsuzluktan, kasaplar koyunsuzluktan müşteki. Dükkanlardan şeker, kahve, gaz kaldırılmış veya kalmamış. Belediye vesikasıyla yarım kilo şekere kavuşan bahtiyar sayılmakta. Evlenen çiftlerin çeyizleri amelelerle taşınmakta. Gelin hanımlar yaya gitmeye razı, fakat merasim elbisesiyle değil. Yollardan çıkabilmek için don, içlik giymek mecburiyetinde. Toprak damlardan sarfı nazar çatılar çöker diye kiremitlerin karları temizlendi. Damlardan atılan karlarla yollar doldu. Bazı yollarda kardan merdivenler yapıldı. Bu hay huy içinde değil Seydişehir’de İlimiz dahilinde vazifesine bağlılıkla şöhret bulan PTT Müdürümüz postaları gününde sevk edemediğinden ve iki aydır kırık dökük yazılarımı Ekekon sütunlarında göremediğiniz yazarın kahvesizlikten duyduğu acı bütün dertlerin üstüne tuğ dikti. Dürendiş bayanların sandık dibinde sakladıkları naftalin kokulu kahveyi içmekten güç bir şey yokmuş. 18 Ocak tarihli gazete en yeni havadis menbaı oldu. Arada gelen postalarla ELT Telgrafları yegane tesellimizdir. ELT telinden Allah razı olsun. Hem ucuz hem de uzunca olan bu teller akrabadan dosttan haber almak için çok işimize yaradı.
Şiddetli kışın Seydişehirlilere çektirdiği zahmet mahrumiyetler içinde ciddi ve mühim olaylar da vardır. Bunlardan en mühimi Ortaokul aile toplantısının olmasıdır. Bir Pazar günü zahmetle geçilen çığırdan okula doğru bir çok zevatın düşe kalka gitmekte olduğu görülmekte, fakat bu zahmetler okula kadar devam etmektedir. Bina kapısından girilince Heyet-i Talimiye’nin mütebessim simaları, sıcak bir salon, rahat koltuklar. Bütün veliler gelmiş. Kıymetli okul müdürünün veciz sözleri ile toplantının gayesi anlatılıyor. Samimi bir topluluk yerinde kararlar alınıyor. Dışarılar kar, tipi, soğuk. Şehrin güney ve güney batısını çevreleyen dağlar görünmüyor. Yalnız kar. Dağların arasında mütebessim çehresi, çatık kaşları, mahmur bakışlarıyla görünen bir hayal var. Bu hayal kim ve kimin hayali biliyor musunuz aziz okuyucularım, bakınız size anlatayım: İstibdadın en şiddetli zamanlarında durmak bilmeyen kalemiyle ilme hizmet eden Seydişehirli Mahmut Esat Efendi’nin hayali. Seydişehir’in sinesinden yetişmesiyle iftihar ettiğimiz, Nazaret payesine kadar yükselmiş olan merhum bundan 70-80 sene evvel baba ocağı evini aşığı olduğu maarife teberru etmişti. Bu gönüllü ev yıllarca Mahalle Mektebi, İptidaiye, Rüştiye olarak kullanıldı. Üstü toprak olan bina harap olunca bundan 30 sene evvel yıkıldı. Hemşehrileri tarafından ilkokul olarak yeniden inşa edildi.25 yıl da ilkokul olarak kullanıldı. İlkokul yeni binasına taşınınca bina metruk kaldı ve harap olmuştu. Milletvekilimiz kıymetli hemşerimiz Sayın Sadi Irmak’ın irşatlarıyla teşekkül eden bir cemiyet Seydişehir’de bir Ortaokul yapılması için teşebbüse geçti. Mahmut Esat Efendi merhumun teberruu bina en muvafık mahal olarak seçildi. Bina tamirlerle ihtiyacı karşılayacak şekle ifrağ edildi. Bu yıl da tedrisata açıldı. Memleketin minik yavrularının tahsil ve terbiyesine teberru ettiğin baba ocağı, senelerce bu vazifeyi gördü. Cumhuriyet Hükümetleri sayesinde İlkokul modern yuvasına kavuşunca hemşerilerinin kıymetli hatıralarınıza hürmeten doğduğun bu yuvayı Ortaokul haline koydular. Şimdi de orta yaştaki gençlerimiz aynı ocakta feyiz almaktadır. Ebedi istirahatgahında müsterih uyu, ruhun şad olsun kıymetli ölü! Sayın Milletvekillerimiz, Seydişehir Ortaokulu’nun adını Mahmut Esat Efendi Ortaokulu diye adlanmasına lütuf buyurmanızı bütün Seydişehirliler rica ediyor.”
(Kaynak: Rüştü Ergen, “Seydişehir’de Kış Neler Yaptı?”, Ekekon,25 Mart 1949,Sayı 2948, s.2-3)