1940’ların Seydişehir esnafı
Seydişehir’de tenekecilik zanaatının gayrimüslim Rum tebaya dayandığına dair elimizde 1780 tarihli bir maşrapa mevcuttur. Üzerinde “XATZH ∆HMHTPH (∑) IΩANNOY 1780”-Türkçe telaffuzu “Hacı Dimitri(s) İoannu 1780” yazan bu maşrapa Emin Akar (d.t.1950) arşivinde bulunmaktadır. Zaman içerisinde bu zanaatın Müslümanlar tarafından öğrenildiği anlaşılıyor. Seydişehir Arasta Çarşısı’nın en eski tenekeci esnafı Candanların Mustafa Ustadır. Seyyid Harun Türbesi içindeki aydınlatma feneri Tenekeci Mustafa Candan (1954’te vefat etmiştir. Mezarı Akyoldadır) tarafından yapılmıştır. Bu fener onarım esnasında Caminin çatısında bulunup, türbe içine konulmuştur. En az 130 yıllık olduğu düşünülüyor. Tenekeci Mustafa’nın dükkânı Han Boğazında girişte sağ kolda idi. Bir diğer tenekeci ise Konyalı Ali Usta (Kirt) idi. Dükkânı Arastada idi. Tenekeci Mustafa (Candan)’nın çocuklarından İbrahim Candan, Süleyman Candan, Sami Candan Arasta Çarşısında ata mesleği olan tenekeciliği devam ettirdiler. Bunların dışında Tenekeci Muhittin (Baldan), Tenekeci Osman, Tenekeci Muammer (Kaplan, oğlu Harun Kaplan işi devam ettirmekte) uzun yıllardan beri tenekecilik mesleğini sürdürmektedirler. Yakın geçmişte ise Tenekeci Nurettin, Tenekeci Hasan bu işleri yapmaya devam etmektedirler. Tenekeciler, geceleri sokağa çıkmada kullanılan el feneri, kandil, yazma feneri yaparlardı. Teneke sobalar, mangal, ibrik, güğüm, rende, teneke kavanoz (yağ, bal konur) imal ederlerdi. El emeği bu ürünler Seydişehir dışına da satılırdı. Kâgir Seydişehir evlerinin oluk tesisatı onların işiydi. Tenekeden bahçe süzekleri yaparlardı. Tokmak, çekiç, lehim takımı, keski, çivi, el körüğü en önde gelen araçlarıydı. Lehim işlerinde meşe kömürü temel enerji kaynaklarıydı. Çatılarda kendilerini halatla bağlayarak çalışırlardı.
Seydişehir’de 1845’te 23 Demirci Ustası bulunmaktaydı. Arastada Şamillerin Hüseyin (Karademir), Kara İbrahimlerin Halil (Soydemir-Hacı Ali), Alızların Mehmet (Canlı) Seydişehir’in en eski demirci esnaflarıydılar. Şuan ise bu işi yalnızca Arasta’da Ali Nergiz sürdürmektedir. Demirci Esnafı malzemeleri Demiri ısıtmak için kullanılan körüklü kömürlü ocak, makrap (matkap) el makrabı, el kaynağı ,örs, çeşitli ebatta çekiçler, keski, kıskaç en çok kullandıkları araçlardı. Siyah sac işlerlerdi. Demirci esnafı pulluk, kazma, balta, kürek, çekiç, balyoz, maşa, kağnı ve at arabası tekerleği, çeşitli malzemeler, kapı kolu, küsük ( kapı demiri), şipdüşen, menteşe, nal, Çapa, Gelberi, mıh, orak, kosa, su tulumbası, çıkrık, kova, korkuluk imal ederlerdi. Kurban bayramları ve sair günlerde kesilen hayvanların kelleleri demircilerin dükkânlarında ütülürdü.
Seydişehir’de eski zanaat dallarından birisi de kalaycılıktı.1704 tarihli bir kayda göre kentte bir Kalaycı Mescidi dahi bulunmaktaydı. Seydişehir’de 1845’te 10 Kalaycı Ustası bulunmaktaydı. 1940’lara gelindiğinde Bakırcı Osman (Özdemir-Eski Belediye başkanlarından. Çıraklığı kalfalığı İzmir’de geçmişti. Muhtemelen bu zanaatı orada Rum ustalardan öğrenmişti) ve damadı Mehmet (Mesci), Ayvazların Kör Kadir (Ekiz) , Delibaşların Mustafa (Sahtiyancı)Tenekecilerin Doğan (Candan), Kalaycı Şükrü (Genç, Bulgar göçmeni) Seydişehir’in en eski kalaycılarıydı. Günümüzde bu işi yapan yalnızca Muzaffer Çalışkan kalmıştır. Kalaycı malzemeleri kıskaç, el körüğü, nişadır, kalay, pamuk, kum, tuz ruhu, kostik, eldiven, örs, keski, çeşitli bakır çiviler. Bakır kazan, güğüm, ibrik, tencere, tava, bakraç, stil, çaydanlık, sefertası, süzgeç, dığan, pekmez İleğen’i, el ileğeni, pilav tavası, hamur ileğeni, helva ileğeni, çorba tası, sini, börek tepsisi yaparlardı. Kalaylarlardı. Köylere gider, yaptıkları kalay karşılığında buğday, arpa, para, yağ, lor, peynir alırlardı.
Seydişehir’de Karamanoğullarından bu yana Leblebi imal edildiği bilinmektedir.1845’te kentte 17 Leblebi dükkânı vardı. Bunun dışında bazı evlerin altında da hanenin ihtiyacı için ocaklar bulunmaktaydı. 1850’lerde Leblebici Eyüp Usta bilinen en eski leblebiciydi. Onun oğlu Hacı Hulusi (Şenarslan), oğlu Hacı Hasan (Pekşenarslan), oğlu Eyüp (Pekşenarslan), oğlu Hulusi (Pekşenarslan) ,oğlu Eyüp (Pekşenarslan) ile leblebicilik bugün ailede altıncı kuşağa intikal ederek devam ediyor. 1940’lardan bu güne Kel Salihlerin Mehmet (Güneş), Kabakların Ali ve kardeşi Muhittin (Akarslan), Kel Mahmutların Mahmut (Aksoy), Erkeklerin Mustafa (Erkek), Leblebici Eyüp’ün Ahmet Çavuş, Vurdu kırdıların Mehmet Ali, Hasan Beylerin Mehmet (Aratlı),Behiye’nin Ali, Kınacıların Mevlüt, Bodurların Osman-Ömer, Leblebici Şakir (Yurdakul),Cin Saliların Salih-Mehmet (Güven),Leblebici Hese (İsa Saylam (1928-2009), ortakları Bülücoğlu Hasan (Bilici, 1935-2002), Leblebici Osman (Katlav)), Basırların Hacı Mustafa (Görür, Akşamüzeri dükkânını kapayınca Değirmenci Mahallesindeki tarlasına giderdi. Yol güzergâhındaki çocuklar onun yolunu gözlerdi. Çocuklara ceplerine doldurduğu leblebilerden dağıtarak gider gelirdi) Kolağasıların Hakkı (Suluçay), Kabakların Yılmaz (Akarslan) , aynı aileden Mustafa Akarslan, Tozkaldıran Mahallesinden Abi Durmuş (Demirayak), Basırların Mehmet (Görür), Leblebici Yunus (Akar,1903-1989), Leblebici Yaşar (Ünlü),Leblebici İsmet (Ünlü) Leblebici Süleyman (Demirel), Leblebici Mehmet (Demirel),Leblebici Ağa Mehmet(Aybek), Leblebici Seyit Ali (Pinici),İsmet Erkan, Nuri Bosaba, Mustafa Uslular, Yusuf Tuncel, Hasan Zilanlı, Paslıların İbrahim (Köksal),Delibaşın Yusuf (Balıkçı), Şerbetçilerin Mehmet, Vidiriklerin Mustafa (Polat), Mehmet Gümüşoğlu, Mehmet Güneş, Hasan Beylerin Mehmet (Aratlı), Kaba Kulakların Hüsamettin tespit edebildiklerimizden farklı tarihlerde leblebi imalatı ve ticareti ile meşgul olmuşlardı. Abdurrahman Türker ve Kemal Karayılan ise uzun yıllar dışarıya pazarlamasını yapmışlardı. Suğla Gölü vadisi çevresindeki yerleşimlere has yetişen nohutu Karaviran, Yalıhüyük, Akçalar, Kavak, Gevrekli’den temin ederlerdi. Bakır tava, altında odun ocağı, tokmak, ölçekli nohut eleği, elle kullanılan tel güzar, çeşitli ebatlarda kalburlar, su testisi, ahşap tekne, şinik en önemli malzemeleriydi. 1-5 numaralı leblebi ve kırık leblebi üretilirdi. Kavrulduğunda kokusu tüm çarşıyı saran, yenildiğinde damakta kendine has bir tadı olan Seydişehir leblebisi Seydişehir ve havalisine satılırken aynı zamanda Adana, Erzurum, Antep, Konya’ya da gönderilirdi. Leblebici esnafı öğle yemeklerini yere serdikleri çuvallarının üzerinde yerlerdi. Menülerinde francala ekmek, tomata, sivri biber, soğan, tuz olurdu. Bugün Seydişehir’de yalnızca iki leblebici (Hulusi Pekşenarslan, Mustafa Akarslan) kalmıştır. Ahirete intikal etmiş Seydişehir zanaat ve meslek erbabı isimleri bir kez daha hayırla yad ediyoruz.
Kaynak: Ayşe Değerli, Seydişehir (1305-1920); Ercan Arslan, Salnamelerde Seydişehir; Doğan Candan (d.t.1947), Eyüp Pekşenarslan (d.t.1947)