GÜNDEME DAİR…

Bu karanlık günler muhakkak geride kalacak; fakat bir daha yaşanmaması için dua etmekten daha fazlası yapılmalı. Bu sorgulamalar ve sözler, günübirlik siyasetin, muhalifliğin ya da desteklemenin çok daha ötesinde, doğrudan bizimle alakalıdır.

Yaşanan doğal afetlerin, meteorolojik olayların muhakkak modern yaşantımıza yıkıcı etkileri olacaktır. Bu etkilerin en asgari seviyeye indirilebilmesi için, insanoğlu birçok yöntem geliştirmiştir. Deprem, fırtına, sel ve benzeri yıkıcı olaylara karşı, doğru planlama, modernizasyon, yerinde malzeme kullanımı gibi çözümler üretilerek, neredeyse etkisiz hale getirilebilmektedir.

Elektrik altyapısı, dağıtımı ve satışı devletimizin bize sunmuş olduğu, ücretsiz bir hizmet değildir. Bir belediyecilik veya sosyal yardımlaşma hizmeti de değil. Fazlasıyla ücretini ödediğimiz, satın aldığımız bir ürün ve hizmettir. Marketten bir şeyler almak, internet veya otomobil almak gibi.

Almayı düşündüğünüz sıfır otomobilin taşıma esnasında kaza yapıp, doğru düzgün tamirat bile yapılmadan size satıldığını veya küflü peynir, yırtık ambalajlı tereyağı, kırık yumurtalar satın aldığınızı düşünün. Satın alıp, üzerine bir de teşekkür ettiğinizi, bunu da bulamasaydın dediğinizi düşünelim. Geç de olsa, bozuk da olsa, kırık da olsa sağ olsunlar…

Kar çok yağdığı için direkler yıkıldı açıklamasının altına, bakım, onarım ve modernizasyon için harcanması gereken ne kadar para gömüldü bilemiyoruz. Fakat birkaç soru sormak zorundayız; kar yağışının daha şiddetli olduğu birçok coğrafyada bu kadar büyük sorunlar yaşanmazken, neden burada yaşandı? Şiddetli doğa olaylarına karşı hem altyapı hem de lojistik hazırlıkları neden yapılmadı?  İlgili meslek odaları bilirkişi olarak bölgede çalışma yapıp, kamuoyunu bilgilendirdiler mi? Gerçekten üstlenici firmaların ihmali var mı? Ne kadar var? Mesela Elektrik Mühendisleri Odası neden bir çalışma yapmadı.

Kamuoyunun; hayati bir unsuru olan elektrik altyapısı konusunda daha fazla bilgi sahibi olmaya hakkı var, satın aldığı hizmetin standartlarını, firmaların sorumluluklarını, yapılması gereken geliştirme ve modernizasyon faaliyetlerinin boyutunu bilmesi gerekiyor. Bu hizmetlerin özelleştirilmesinin üzerinden uzun yıllar geçmiş olmasına rağmen, şehir merkezinde kabloların yeraltına alınmamış olması nasıl izah edilebilir. Elektrik iletim ve dağıtım sistemlerinin dünya ölçeğindeki standartları nelerdir?

Tüm bu olumsuzluklara rağmen, bizi evimizde donduran bu soğuklarda, buz, kar, balçık ve çamur içinde üç kuruş paraya çalıştırılan elektrik tamir ve bakım işçileri, yok parasına çalıştırılarak, seslerini çıkardıklarında kapı gösterilerek, ustalığa, tecrübeye ve emeğe de hakaret edilmektedir; onların dua edilmekten daha fazlasına ihtiyaçları var. Daha fazla kâr elde etmek için bizleri mağdur eden bu şirketlerin köle gibi çalıştırdığı kardeşlerimizi de unutmayalım. İşleri çok zor ve karşılığını alamıyorlar.

Tüketici olarak sesimizi çıkardığınız zaman, hem devletimize hem de geleceğimize kelepçe vurmuş bu mafya firmaların hakaretvari ve keyfi davranışlarına engel olabiliriz. 15 Temmuz’da yükselttiğimiz her değerin bir parçasıdır bu. Bizi sömürmelerine, devletimizin altyapısını kemirmelerine izin vermemeliyiz; devletimizin önünü açacak olan bizim uyanık ve diri oluşumuzdur.

Binlerce insanın kaderinin, birkaç şirketin kâr hesaplarına kurban edilmesi kapitalizm bile değildir, olsa olsa kolonyalizm olur. Kapitalist gelişmiş devletlerde bile bu kadar fecaat yaşanmasına müsaade edilmez.

Hindistan’ı sömüren Doğu Hindistan şirketinin Hintlilere reva gördüğünü Anadolu insanına dayatamazlar. Biz ne başka bir ülkenin, ne de şirketlerin sömürüsüne boyun eğemeyiz. Bağımsızlık bizim karakterimizdir; 15 Temmuz'da bunu fazlasıyla ispatladık.

Bu ülkede zamanında kurulan oligarşik ve paraya tapan yapılarla mücadele ederken, eskilerin yerine kurulan yapılarla da aynı şekilde mücadele etmek, bu yolda devletimizin önünü açmak paralel siyasi veya ekonomik güçlere teslim olmamak bizim vazifemizdir…